Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

11 - 13 haziran 2001 tarihlerinde NBER (Amerikan Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu) Parasal Krizlerin Önlenmesi başlıklı bir konferans düzenlemişti. Geçenlerde notları elime geçti. Kalifornia üniversitesinden Profesör Sebastian Edwards bazı erken uyarı sinyallerini saymış. Bunlara "kriz öncesi çalan çanlar" diyebiliriz.1) Dış borcun düzeyi ve döviz dağılımı (yüksekse veya tek para birimindense),2) Borcun vadesi (kısaysa),3) İçeride finans sektörünün zaafiyeti (bankalar güçsüzse),4) Kamu maliyesinin durumu (bütçe açık veriyorsa),5) Döviz rezervlerinin düzeyi (düşükse),6) Siyasal istikrarsızlık, ve7) Döviz kurundaki reel değerlenme..Edwards özellikle cari işlemlerdeki duruma bakıyor. Yani ülkenin döviz kazanç dengesine. 120 ülkeyi 25 yıllık bir dönemde inceleyerek vardığı sonuç, bu tür açıkların iç tasarrufları harap ettiği yönde. Demek ki, dış ticaret açığı zamanla iç tasarrufları sıkıştırıyor. Bu da anlaşılır bir durum. İthal malların ucuzlaması tüketimi teşvik ederek ülkede gerekli gelişmeyi engelliyor.Kasıma dönersek.. Dış borç giderek artıyordu. Kaldı ki, dış borç ağırlıklı olarak dolar cinsinden olduğundan dolar diğer paralara göre değer kazandıkça dış borcumuz daha hızlı büyüyordu. Dış borcun vadesi pek kısa değildi. Borç servisi cari işlemlerde bir yük oluşturmuyordu. Ama ileri yıllarda toplam dış borç sorun haline gelebilecekti.Ancak içeride bankacılık sektörü büyük bir zaafiyet içindeydi. Bu hem kamu, hem de özel bankalar için geçerliydi. Özel bankalar kar elde edebilmek için yüksek riskler taşıyorlar, aşırı maliyetlerle çalışıyorlardı. Kamu bankaları ise zararlarını gecelik piyasalarda yüksek faizle fonluyorlardı. Tıpkı Asya krizindeki gibi günün birinde bankalar çöktü.Bütçe, faiz - dışı hesaplarda açık vermiyordu. Ancak çok ciddi bir faiz - dışı fazla da yaratılmıyordu. Kaldı ki, bazı kamu açıkları kamu bankalarının bilançolarının ardına saklanıyordu.Siyasal istikrarsızlık konusuna gelince... Yaz sonuna doğru Anayasa Mahkemesi tarafından Fazilet Partisinin de kapatılma beklentisi siyasal istikrarsızlık yaratıyordu. Bu konuda erken seçim olasılıklarının güç kazanması gerginliği ve dolayısıyla faizlerin risk öğesini yükseltiyordu.Program başlamadan önce belli bir oranda devalüasyon yapılabilirdi. Çünkü kurun reel olarak değer kazanacağı çeşitli deneyimlerden biliniyordu. Ama olmadı.Anlaşılan Edwardsın saydığı çanların hepsi bizde çalmadı. Ama bazıları bayağı sesli çaldı. Duyulmadığı anlaşılıyor. Yok eğer duyuldu ve dikkate alınmadıysa o daha kötü. hursit@marun.edu.tr Gelecek hafta mali krizin yıldönümü. Sık sık belirtiyoruz: Türkiye kasım krizini doğru yönetseydi belki de şubat krizi olmazdı. Ve sanıyoruz ki bu görüş Ankarada hayli tepki topluyor. Aslında bundan da ötesi söylenebilir: Sonbahara doğru olumsuzluk çanları çaldığında yetkililer ve "sorumlular" letarjik (işleri geçiştirici; lakayt) davranmasaydı, belki kasım krizi hiç yaşanmazdı.