Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


TESEV'in yolsuzluğa verdiği önemi kutluyoruz. Rüşvet araştırması ile de bir tabu yıkılıyor. Ancak bir süredir, özellikle bazı siyasi çevreler, içinde bulunduğumuz krizi yolsuzluklara bağlıyor. Oysa bu pek doğru değil. Bu yanılgıya hem bir ekonomist olarak karşı çıkmamız gerekiyor, hem de bir yolsuzluklara karşı olan bir yurttaş olarak. Çünkü yolsuzluklarla mücadele geçici değil, sürekli bir hedef olmalı. Yolsuzluğun nedenleri de, sonuçları da doğru saptanmalı.
Ekonomik krizin nedeni yolsuzluklar olsaydı, istikrar politikalarına ve gelir dağılımında adaleti sağlayan reformlara gerek kalmayacaktı. Ahlaki değerlerin kazanımı için mücadele yeterli olacaktı. Oysa bu, tipik bir tutucu yaklaşım. Yolsuzluk bir suçtur. Ve suçun temeli sosyo - ekonomiktir.
Teker teker gidelim. Krizin olduğu her ülkede yolsuzluk var mıdır? Bir çoğunda evet. Ancak bunun nedeni ekonomik dengesizliklerin çeşitli toplumsal kesimlerinde yarattığı ahlak erozyonudur. Dolayısıyla yolsuzluk neden değil, bir sonuçtur.
İkincisi, yolsuzluğun yaygın olduğu her ülkede kriz olmakta mıdır? Burada ise yanıt 'hayır'dır. Mesela yolsuzlukların İtalya'da İngiltere'ye oranla çok daha fazla olması onu sık sık krize sürüklememektedir.
Nihayet, ülkemizde yolsuzluklar yeni de değildir. Neredeyse yolsuzluk ülkenin bir özelliği haline gelmiştir. O zaman belli tarihlerde oluşan krizleri nasıl açıklarız?
"Yolsuzluklar krize neden oldu görüşünün" aksi de savunuluyor: "Yolsuzluk ve vergi kaçakçılığı ile katı mücadele sermayeyi ürküttü, bu da krizin temelini oluşturdu" görüşü bulunuyor. Bu görüş de çok yanlış. Aksine yabancı sermaye şeffaflığın ve dürüstlüğün egemen olduğu yere akar. Yabancı sermayenin ülkemize gelmekte isteksiz olmasının ardında; sigortasız çalışanların yaygın olması, vergi kaçakçılığı, rüşvetin yaygın olması ve iş yaşamında siyasal bağlantıların egemen olması bulunmaktadır.
Özetle: yıllardır süregelen enflasyon ve istikrarsız büyüme, hem gelir dağılımını bozmuş, hem de ahlaki çöküntüler yaratmıştır. Devlet de sosyal yönünü yitirerek, çürümeye başlamıştır. Bütün bunlar yolsuzluğu artırmaktadır. Krizin çıkmasının ardında, elbette siyasal etmenler, özellikle istikrarsız ve kırılgan siyasal sistem, bulunsa bile, yolsuzluğun temelinde bozuk ekonomik yapı yer almakta.
Ülkemizde yolsuzluklar artıyor görünse bile, son yıllarda şeffaflaşmakta. Kamuoyunda duyarlılık artınca, bir tabu gibi saklanan rüşvet şimdi açık açık tartışılıyor.
Krizle yolsuzluk arasındaki bağ ise krizin, daha doğrusu kronik işsizlik ve enflasyonun, ahlaki çöküntüyü artırarak yolsuzlukları artırdığı yönde bulunuyor. Yolsuzluğu azaltmanın birinci yöntemi ekonomik istikrarın sağlanması. ikincisi de televole toplumdan, sorumlu vatandaşların oluşturduğu uygar topluma ulaşmak.
Krizin nedenini yolsuzluklara bağlamak ya bilgisizlikten kaynaklanıyor, ya da bir siyasal strateji. Birincisi ise mesele yok. Bu yazıyı okuyabilirler. İkincisini ise izleyeceğiz.