Dalgalı kura geçildiğinde yanlış algılamalar vardı. Akademisyenler, yazarlar, eski bürokratlar, hatta bazen yetkililer buna katılmıştı. Aylarca beyhude yazılar yazılmış, "tek yönlü gidiyor, dalga bunun neresinde" denmişti. Bizse toz duman arasında "düşecek" diyorduk. şimdi düşüyor. Mesleki itibarlarını yitirdiklerinden olsa gerek, sinirlendikleri gözleniyor
Aylardır kur tahmininde doğru hesaplama yöntemini açıklamaya çalışıyoruz. Tam anlattığımızı düşünüyorduk ki, başka yanlışlar belirdi. Serbest kurda esas, fiyatın arz ve talep tarafından belirlenmesidir. Enflasyon hesabı yapılmaz. Reel tartılı efektif kur da önemli değildir. Çünkü tartılı kur, dövizin sadece dış ticaret kalemlerini içerir. Doğrusu ise her türlü yurtiçi ve yurtdışı döviz hareketlerinin ölçülmesidir. Merkez Bankası ise karışmayarak rezervlerini korur.
Kurdaki aşağıya hareket sürecek görünüyor. Kurun çok yukarılara gittiğinde müdahaleyi savunduğumuz gibi, şimdi de müdahaleden yanayız. Çünkü kurun reel değerinden "çok farklı" noktalara gitmesini mahzurlu buluyoruz. Bununla beraber, kur konusunda bant gibi aleni sınırlamalardan da kaçınılmasını savunuyoruz. Nedeni de hayli basit. Spekülatif hareketler açıklanan bu bantı test eder ve kırarsa MB tüm itibarını yitirebilir. Zaten özellikle kriz sonrası böylesi davranışlar piyasalara egemen olur.
Müdahalenin ne sıklıkta yapılacağı konusuna gelince. MB’ler kura her gün müdahale etmez. Ettiğinde mutlaka sonuç almalıdır. Kısa vadeli dalgalanmalar (hele hele küçük boyutta ise) onu pek ilgilendirmez. Ancak çok yüksek çalkantıları yatıştırır. Yahut da piyasalar yanlış bir doğrultuya sürüklenirse yön gösterir.
Müdahalelerin serbest kur rejimiyle uyuşmadığı düşünülebilir. Oysa bu bir uygulama biçimidir. Ülkemizde enflasyonun yanı sıra cari işlemler sorunu bulunduğundan yanlış trendleri önlemek için MB’nin piyasalara doğrultu vermesi gerekir.. Verilmiyorsa bu işlerden anlayan biri bunu yapıverir. Makroekonomide dinamik analiz her değişkenin aynı anda aktif olmadığını gösterir (time -inconsistency problem). Doğal dengesizlikler oluşur. Ve ciddi bozulmalara (distortion) neden olur. Dengeye ulaşmak zorlaşır. Fischer İstanbul’a geldiğinde özel olarak kendisine iki soru sormuştum: Birincisi müdahalenin koşullarıydı. İkincisi de ihaleyle döviz satmanın yanlışlığı. İkincisine katılmıyordu. Daha doğrusu "başka bir yöntem yok" diyordu.
Fischer da kur çok yukarı gittiğinde müdahaleden yanaydı. "Dalga boyunun üstünü kesin" diyordu. Şimdi de ters dalgadayız. Yani dalganın altından müdahale etmek yararlı olacaktır. Zaten üstünü parasal taban sınırlamaktadır. Kurun dengelenme sürecinde MB’nin yardım etmesi yararlı olacaktır.
Böyle bir dengenin olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusudur. Ödemeler dengesi sadece dış ticaretle sınırlı değildir. Turizm, işçi dövizleri, dış borç ve özellikle çeşitli sermaye akımları gibi kalemler vardır. Bunların oluşturduğu kısa vadeli kur dengesi ihracatı çok olumsuz etkileyebilir.
MB ise kendisini bu konuda değil, sadece enflasyondan sorumlu görüyor. O zaman da geçen yıl yüzde 90’lara ulaşan enflasyon karşısında MB sorumlu oluyor. Üstelik sık sık faiz indiren ABD Federal Reserve Başkanı Alan Greenspan’in hangi saiklerle bunu yaptığı anlaşılmıyor. Greenspan yıllarla Nasdaq için balon (bubble) diyerek şişmesini indirmeye çalışmış, hep başarısız olmuştu. Sonunda haklı çıksa bile.
Uygulanan politikada başarının bir önkoşulu ne yaptığını bilmek, diğeri de uyum ve eşgüdümdür.