Bir süredir borsa kan kaybediyor. Borsa yükselirken sevindiriyor da, düşerken hayli üzüyor. Özellikle küçük yatırımcı. Ancak spekülatörler düşerken de seviniyor. Malum, spekülatörler, yani al - satçılar, düşerken alır, çıkarken de satarlar. Hem de kısa aralıklarla. Böylece torbayı doldururlar. Dolayısıyla dalgalanmalar onlar için kar ortamıdır. Belki de şöyle demek en doğrusu; kurt puslu havayı sever!
Düşerken slogan bellidir; "Hacim düştü bu işin tadı kalmadı", "Artık uzun süre bu piyasanın beli doğrulmaz", "Yabancı gelmedikçe bu borsanın yükseleceği yok", "Taze para girişi yok", gibi sözler mal toplama zamanıdır. Zamanı gelince, iyi bir haber bahanesiyle borsayı çıkarır, ellerindeki malı da oradan boşaltırlar. Kimin üzerine mi? Tabii ki, "gel gel" yaptıkları gariban, küçük yatırımcının üzerine. Küçük yatırımcılar kuzu olur. Kurt da onları "ham" yapar.
Borsa kısa vadede spekülatörlerin elinde oynasa da, uzun vadede etmenler bellidir; ekonomi düzlüğe çıkacak, kar veya yatırımlar artacaksa, şirketlerin bilançoları da düzelecek demektir. Demek ki, önemli olan ekonominin düzelmesidir. İyimserseniz, borsadan alım yapabilirsiniz. Ancak hemen atlamayın. Bir de şirketlerin piyasa değerleri ile defter değerleri arasındaki fark sorunu var. Bizim görebildiğimiz kadarıyla 1999 yılı ortasını esas alırsak dolar bazında bu şirketler (bankalar değil) bayağı ucuz hale gelmiştir.
Açıklayalım, bir şirketin sermayesinden borç ve alacağını çıkardığımızda ortaya çıkan rakam defter değeridir. Bu değer, eğer borsa değerinden çok daha aşağıdaysa yatırım yapılmaz. Aksine satılır. Çünkü alacakları azalmış, borçları çoğalmıştır. Aslında bu kadar basit de olmayabilir. Böyle bir fark olsa da öylesine bir gelişme olabilir ki, şirket hızla büyük karlar sağlayabilir. Diyelim ki, Güneş Mobilya’nın borsadaki fiyatı ucuz olmasına rağmen, borçları yüksek. Bu ilk bakışta sat olarak değerlendirilebilir. Oysa hükümetin mobilya ithalatına fon koyma kararını bekliyorsanız, bizim hisselere saldırabilirsiniz. Çünkü yerli mobilya üreticileri avantajlı hale gelecektir...
Borsada şirketler 1999 ortasına göre dolar bazında hayli ucuz olsalar bile borç yükleri daha fazladır. Buna rağmen iki etmen göz önüne alınmalıdır. Birincisi, hem dolar, hem de faizler düşerken finans yükü hafiflemektedir. İkincisi de, ekonomide toparlanma ile beraber satışlar giderek artmaktadır. Borsada mevcut durum satın alınmaz. Gelecek değerler tahmin edilip, yatırım yapılır. Risk alınır. Borsa ne zaman yükselmeye başlar bilinmez. Gerçekten bankaların şeffaflaşacak bilançoları yabancıların canını sıkıyor olabilir. Ama kaygıları ortadan kalktığında (ki bankalara sermaye desteği takvimi 15 Mayıs - 1 Haziran arası bitmiş olacak), elinde hisse senedi olmayan kuzular ah vah edecek, son anda trene binmeye kalkacak ve spekülatör de ona hisse satacaktır. Bu arada borsa yükselirken de kurtlar şöyle der: "Artık endeks yıl sonunda 30.000 olur", "Borsanın önü açıldı", "Bu sene borsa dolar bazında yüzde 50, gelecek yıl dolar bazında yüzde 30 kazandırır". Bunların hepsi satıcı çıkmaması, yani eldeki malın daha pahalıya satılması için yapılan "gel gelölerdir.
Kuralı unutmayalım: Ucuzken al, pahalıyken sat. Ucuzken almak zordur, pahalıyken de satmak. Çünkü risk alınmış olur. Ancak bunu becerebilen de zengin olur.