Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Döviz kuru bir süredir düşüyor, Merkez Bankası da buna müdahale edeceğini belirtiyordu. Aslına bakılırsa Merkez Bankası seçimlerden önce bile faizleri indirmeyi düşünüyordu. Ancak önce seçimler, sonra da Irak savaşı nedeniyle beklemeyi yeğledi. Faizler de uzun süre reel olarak yüksek seyretti. Bundan iki hafta önce Merkez Bankası gecelik borç alma faizini üç puan düşürdü. Ancak bu döviz talebi yaratmadı. Nihayet pazartesi günü Merkez Bankası döviz alım ihaleleri başlatacağını açıkladı. Hem de hemen. Ve ilk ihale dün yapıldı.
Açıklamanın yapıldığı gün satın alınacak günlük döviz rakamı (20 milyon dolar) piyasalar tarafından küçümsendi. Ve döviz 20 bin liraya yakın düştü. Ancak bunun kalıcı olduğu sanılmamalı. Çünkü ihalelerin ne kadar süreceği belli değil. Uzun süreli bir döviz talebi elbette işleri değiştirebilir. MB eğer bu ihaleleri iki ay süreyle gerçekleştirirse piyasadan bir milyar dolara yakın para çekmiş ve karşılığında TL vermiş demektir. Ki, bu da çok önemli bir döviz talebi hareketidir.

Kuru ne etkilemeli?
Döviz kurunu eğer kısa vadeli sermaye hareketleri etkiliyorsa, MB'nin buna müdahalesinde yarar vardır. Çünkü kur borç - alacak ilişkisinden değil, gelir - gider hesabından etkilenmelidir. Sermaye hareketleri de geçicidir. Kalıcı olan "kazanılan" dövizdir. Yani ihracattır, turizmdir. Aniden borsaya dalmak için yurtdışından gelen yatırımcı döviz satarak kurun düşmesine neden olur. Ancak bu dış ticareti olumsuz etkiler. Birçok ihracatçı zarar eder. İşte bu nedenle Merkez Bankası ani hareketlerde müdahale edeceğini açıklamıştır. Doğrusu da budur.
Yurtiçinde vatandaşların, bankaların veya kurumların dövizden TL'ye geçmeleri elbette olumlu bir işarettir. En azından TL faizler düşer ve iç borç daha rahat döner. Ancak bu arada kur gereksiz ve zarar verici ölçülerde düşebilir ki, bu da dış ticaret dengesini yine olumsuz etkileyebilir.
Her iki durumda da Merkez Bankası müdahale edebilir. Arz - talebe inanan bir Merkez Bankası arz fazlası varsa bunu çekerek piyasada dengeyi sağlamalıdır. Fiyata müdahale ederek değil. Ve tabii bunu yavaş yavaş yaparsa, ani yükselmeler yerine, yumuşak düzeltmeler sağlanabilir.

Kur nereye yükselecek?
Dünkü Milliyet'te Global Menkul Değerler Baş Stratejisti Tevfik Aksoy'un "Yastık altı dövizler sisteme giriyor" başlıklı bir yazısı vardı. Aksoy'un hesabına göre, döviz hesaplarında yılbaşından bu yana 2 milyar doların üzerinde bir çözülme olmuş. Oysa TL yatırımlardaki artış 7 milyar doları aşıyor. Demek ki, 5 milyar dolara yakın yastık altından para çıkmış. Rakamlar doğru olsa da, döviz hesaplarındaki tüm azalışların TL'ye döndüğünü düşünmek biraz abartılı olabilir. Unutmayalım ki, savaşta sistemden ciddi miktarlarda para da çekildi. Ve bu genellikle döviz cinsinden oldu.
İhaleler sürecek. Döviz kuru belki de birdenbire yükselmeyecek. Ama bir gün belki Meclis Başkanı gibi birisi başörtüsü gibi bir konuyla gereksiz bir açıklama yaptığında kur aniden yükselecektir. Oysa kuru yükselten Merkez Bankası'nın daha önce yaptığı alım ihaleleri, yani dövizdeki stok azalması, olacaktır. Ama piyasalar kabahati siyasete yükleyeceklerdir.
Nihayet belirtelim, ilk iki ayda cari denge 1.2 milyar dolar açık verdiğine göre, aslında kurun yükselmesi için ihalelere bile gerek kalmayabilir. Böylesi bir konjonktürde Merkez Bankası terlemeden kur yükselebilir de gerek kalmayabilir.