Hıristiyan dünyasında İsa’nın peygamberden öte bir önemi vardır. O, hem peygamberdir, hem Allah’ın oğlu, böylece de Yaratan’ın ta kendisidir. Bu üçlem Hıristiyanlığın özüdür. Aynı zamanda trinity kavramı altında üçlü kutsallık vardır. Bu da Tanrı, İsa ve Kutsal kitaptan (incil) oluşur. (Dinimiz İslamı anlatmaya gerek yok)
Bilimle kutsallık bağdaşmaz. Ama ekonomide de bir üçlem bulunuyor ve buna trilemma deniyor. Trilemma enflasyon, faiz ve döviz kuru arasındaki yakın ilişkiyi özetliyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde döviz kuru enflasyonla kronik bir beraberlik sergilemişse, kur enflasyonu belirleyen temel etken oluyor. Öte yandan, yüksek reel faizler de döviz kurunu yavaşlatabiliyor. Tasarrufçuları döviz yerine TL’ye çekiyor. Talep daraldığı için enflasyon hızla düşüyor.
Enflasyonu düşürürken ya faiz, ya da kur politikası öneriliyor. Her ikisi birden mümkün değil. Hangisinin serbest olacağı ise çok önemli.Çünkü faizleri yüksek tutmanın da olumsuz yönleri olabiliyor. Örneğin çok büyük bir iç borçla yıllardır gelir transferi yapılmışsa bu büyük hata yerine, kur politikası yeğleniyor. Ancak bu sefer de cari açık (döviz gelir/gider hesabı) sorunu yaşanabiliyor. 2000 yılında başımıza geldiği gibi. Kontrollü kur sistemlerinde faizler kontrol edilemediğinden geçen yıl bir ara faizler yüzde 35’lerde çakıldı. Yıl ortasında yükselmeye başlayınca yağmur duasına çıkar gibi sıcak para duasına çıkıldı. Sıcak paranın yoğunlaştığı ortamlarda ise faizler çok oynaklaşıyor. Ve nihayet bizde de faizler patladı.
Esnek kur sistemine geçerseniz faiz etkili bir araç haline geliyor. Uyguladığımız strateji de bu. Son zamanlarda dalgalı kur sisteminden sadece dalgalanma anlaşılıyor. Oysa sistemin özü serbest kur rejimi. Elbette kısa vadedeki spekülatif dalgalanmalar mahzurlu. Kaldı ki ülke müthiş dolarize olduğundan, yani herkesin ya dolar alacağı, ya da borcu olduğundan, kur yukarı gittikçe müthiş sıkıntılar yaşanıyor. Banka kredileri hızla batıyor. Fiyatlar artıyor. Hatta faizler oynuyor. Merkez Bankası’nın (MB) bu durumda kuru regüle etmesi (düzenlemesi) gerekiyor. Bu da programa uyuyor. Çünkü yalnızca uzun vadedeki dengesinin piyasalar tarafından belirlenmesi gerekiyor. Ancak hatırlatalım; MB kura müdahale etmenin zamanlamasını kendisi seçer. Aşırı yoğun bir sıcak para çıkışında zamanlamayı kendisi yapaacaktır.
Son dönemde tartışmalardan biri de IMF’den elde edilen dövizin ihale ile satılması. Bu sterilizasyon, yani aşırı likiditeyi çekme yöntemidir. Böylece döviz talebinin düşeceği sanılıyor. Ancak piyasada bir türlü döviz bozulmadığından bu yöntem aşırı likit piyasayı doyurmuyor, aksine yüksek kuru tescil ediyor. Üstelik yaşanan siyasal gerginlikler toplumu sürekli dolara sürüklüyor. İhale sistemi sürebilir. Ancak bunun kura müdahale olmadığının anlaşılması gerekiyor.
Trilemma belli. Seçimimiz ise serbest kur. Kısa vadeli faizler de parasal araç. Uzun vadeli faizler ise sürekli düşecek. MB küçük oranlarda sık sık gecelik faizlerini düşürecek, böylece eğilimi gösterecek. Öte yandan, enflasyonun düşmesi için sıkı maliye politikası sürdürülecek. Bu arada döviz sevenler kurla oynarlarsa, onlara da ya piyasa, ya da MB al kafana bir kamyon döviz diyecek. Ama bu siyasal krizin tam göbeğinde değil, kriz aşılırken yapılacak ki, etkili olsun. Merkez de böyle yaptı.