Gazetelerde sütun sütun nasihatler çıkıyor. Hatta bazı liderler bu kervana takılıp "aldım karşıma öğüt verdim" diyebiliyor. Demek ki, bazıları hala AKP’yi yaramaz çocuk olarak görüyor. Vallahi bravo şu AKP’lilere! Adamlar alınmıyorlar doğrusu. AKP’liler "yahu siz milletin tüm nasihatlerini dinlemediğiniz için oy kaybettiniz. Biz ise seçildik. Bizim değil sizin nasihate ihtiyacınız var" deseler, hakları var! Neyse...
Yazarların nasihat vermesi de yanlış. Ağabeylik, hocalık taslamaya hakkımız yok. Halk AKP’yi iktidar olmaya layık görmüş. "Vatandaş hata yaptı, bu acemileri seçti. Bari biz işlere müdahil olalım" fikri hiç de demokratça değil. Daha doğrusu hayli jakoben.
Düşünüyoruz da, hiçbir iktidar son yıllarda piyasalar tarafından bu denli güvenli karşılanmadı. Üstelik önceleri piyasalar AKP’yi pek tanımıyordu. AKP’liler kendilerini tanıtmaya, piyasaları ikna etmeye büyük çaba gösterdiler. İyi bir başlangıç yapmak, umut yaratmak istediler. Başardılar da.
Görülüyor ki, AKP iktidara tüm siyasi partilerden daha iyi hazırlanmış. Özellikle ekonomi politikalarında. İtiraf edelim, CHP’nin yetenekli, bilgili ve uygulamadan henüz ayrılmış olan Derviş kozunu bir tarafa bırakırsak, piyasalar bir CHP iktidarında bu denli coşar mıydı, bilemiyoruz.
Uzun süre AKP’nin iktidar için kadrosu olmadığı eleştirildi. Açıkçası bizim de görüşümüz o yöndeydi. Ama son günlerde AKP’nin o genç pırıl pırıl kadrosunu televizyon kanallarında seyredince, gıpta etmedik desek yalan olur. Üstelik, ne denli önyargılara sahip olduğumuzu da gözledik. Biraz da mahcup olduk.
AKP kuşkusuz ilk aylarda IMF programına olabildiğince sahip çıkacak. Başka çareleri yok. Düşen faizler büyümeyi artırırsa, bundan iki türlü yarar oluşacaktır. Birincisi, haliyle istihdam artar ve iç borç dinamiği olumlu yöne hareket eder; ikincisi de, belki faiz - dışı fazla hedef (bir miktar) gevşetilebilir. Bu da büyümeyi büsbütün hızlandırabilir.
Ancak bunun alelacele IMF ile müzakeresi sakıncalı olacaktır. Ne de olsa 2003 yılının kamu maliyesi performansını görmek isteyeceklerdir. Faiz - dışı fazlanın oluşumundaki değişim de çok önemli. Mesela 2004’te yürürlüğe girecek bir vergi reformuyla oranlar düşürüldüğünde ilk başlardaki gelir kayıpları buradan karşılanabilir. (Doğrudan bir harcama gevşemesi ise enflasyonun kontrolünü zorlaştıracaktır.) Bu vergi reformu aynı zamanda hem asgari ücret üzerindeki yükleri düşürmeli, hem de enflasyon muhasebesini yürürlüğe sokmalıdır. Nihayet 2005 yılında kamu harcamalarında belli kalemlerde artış yapılabilir. Malum eğitim ve sağlık kan ağlıyor...
Bütün bunlar AKP’nin ekonomi programında var.
Nasihat eden edene. Nihayet, biz de kendimizi tutamıyoruz: AKP’yi laikliğe uymama hatasından dolayı şimdiden uyarmak doğru değil. Çünkü AKP açık açık "biz din partisi değiliz" diyor. Bu iddia için epeyce izlemek, gözlemek gerekiyor. Hatta iddia öncesinde "askeri müdahaleler yararlıdır" demek, sonra da dikkatleri bu yöne çekip, kaygı yaratmak son derece sakıncalı!