Tüm okurlara kocaman bir merhaba! Aynı zamanda da kendime. Neden mi? Kendimi bildim bileli Milliyet okurum da ondan. Artık sabahları gazetemi açtığımda kendimi de okuyabileceğim.
Neden oldum olası Milliyet?.. Çünkü oldum olası Milliyet çok yönlü, fakat hem belli bağımlılıkları, hem de belli bağımsızlıkları olan bir gazetedir. Bağımlılığı Cumhuriyet’e, laikliğe ve demokrasiyedir. Geri kalanında ise hep bağımsız kalmıştır.
Yazı yazmaya gelince... Ülkemizde basın önemli bir sorunu yaşıyor. Rahmetli Uğur Mumcu’nun söylediği gibi basında "bilgi sahibi olmadan fikir yürüten kalemler" çoğaldı. Oysa bunu değiştirmek, kamuoyunu bilgilendirmek gerekiyor. Kaldı ki bilim adamlarının sorumluluğu da var. Özellikle ülkemiz çok hassas, çok kırılgan bir dönemden geçerken.
Son yıllarda ekonomiye ilgi giderek artıyor. Gayet de normal. Çünkü kamuoyu giderek daha bilinçli hale geliyor. Oysa, ne yazık ki yöneticilerimiz gitgide daha bilinçsiz, daha doğrusu daha duyarsız hale geldiğinden krizler birbirini izliyor. O takdirde kamuoyu ve onu oluşturan medyaya da önemli sorumluluklar düşüyor.
Bu sütunda bazı meslektaşlarımız gibi sürekli tahminlerde bulunmayacağız. Bizim görevimiz müneccimlik değil. Üstelik bilim adamlarının falcılık gibi bir görevi de yoktur. Ancak ne olduğunu ve bunun nedenlerini anlatmaya çalışacağız. Mesela kriz neden oldu? Ne yapılabilirdi? Bir daha olabilir mi, gibi tartışmalar önümüzdeki günlerin yazıları olacak... Tabii işler kötüye gittiğinde veya gitme olasılığı arttığında hemen uyaracağız.
Ama peşinen belirtelim. Bu sütundan herkes çuvaldız payını hak ettiği ölçüde alacaktır. Alınmak yok. Gerektiğinde batıracağız... İsterse ekonominin tam tepesinde, isterse siyasetin tam tepesinde olsun! Mızrak çuvala sığmaz!
Bir başka konuyu daha hatırlatmakta yarar var. Her sabah okuyucularına karamsarlık kusan, ortalığı kasıp kavuran bir üsluba da gerek yok. Umut tacirliği yapan politikacılar ne denli yanlış yapıyorsa, bazı meslektaşlar da ortalığı kasıp kavururken o denli yanlış yapıyor. Okuyucu, dedikodu üzerine üretilmiş yorumu değil, çıplak gerçeği öğrenmeli ve bilgilenmelidir...
Söz gümüş, sükut altındır. Ya yazılan? İşte o pahasızdır. Çünkü söz suya işlenir, yazı ise taşa. Asırlar sonra karşınıza çıkar. Sözle hata yapılır. Sükutla ise asla yapılmaz. Doğru. Ancak sözle yapılan hata unutulabilir. Yazı ile ise asla!
Pazartesi günleri farklı boyutlarda geleceğiz karşınıza. Bazen siyasete girsek de temel olarak ekonomi biliminin ışığının dışına çıkmamaya özen göstereceğiz. Ve piyasalar bizim ana odağımız olacak.
Evet artık her pazartesi, çarşamba ve cuma günleri bilimsel gerçeği paylaşmaya sizleri bekliyorum.