Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Gidiyoruz, gündüz gece... Bilmiyoruz ne haldayız!" Bir seçim ortamına girdik. Gerçekten nereye sürüklendiğimizi kimse bilmiyor. Piyasalar ise maşallah gayet memnun. Şimdi piyasa profesyonellerine "ne oldu" diye sorduğumuzda, "belirsizlikler azaldı" diyorlar. Sanki seçim sonucu belli!
Oysa seçimin sonunda Avrupa Birliği’ne karşıt bir siyasal tablo ortaya çıkabilir. Hatta mevcut IMF programından caymak isteyen bir çoğunluk bile oluşabilir. Demek ki, belirsizlikler azalmıyor, aksine artıyor. Kısacası, endişeliyiz.

Seçim öncesi ne elde ettik?
Bu seçime hangi edinimlerle gidiyoruz? Ekonomik program tam olarak rayına oturmadı. Reel faizler hala astronomik düzeyde. Enflasyon ilk yılın hedefine varmış değil. Ve döviz kuru da çok yüksek bir düzeyde. En önemlisi büyümede istenilen toparlanma sağlanmış değil. Ve işsizlik de had safhada. Demek ki, ekonomi istikrarı tam olarak elde etmeden seçime gidiyoruz.
Gelelim siyasi konulara... Seçimden önce AB’ye ilişkin tüm hazırlıkların tamamlanması isteniyordu. Seçimin ön şartı buydu. DSP’den istifalar buna dayanıyordu. ANAP da bu sürece bu nedenle gizlice katılmıştı. Oysa şu ana kadar aralıktaki Kopenhag zirvesi için hiçbir hazırlık yapılmış değil. Ne idamın kaldırılmasına ilişkin, ne de anadil konusunda kültürel haklara ilişkin hiçbir adım atılmamış durumda.
Öteden beri, Seçim Yasası ile Siyasi Partiler Yasası’nın daha demokratça düzenlenmesi isteniyor. Oysa bu konuda da yapılan bir şey yok. Artık parti örgütlenmeleri lidere tapınan yapı olmaktan çıkarılmalı. Her seçilen lidere değil, inandıklarına bağlı olmalıdır. Kamuoyunun benimsemediği siyasetçi elenebilmeli, beğendiği siyasetçi de partisinde yükselebilmelidir. Böylesi bir mekanizmayı hiç olmazsa bu seçimlerden önce yürürlüğe koymalıydık.

Seçimde ne konuşulacak?
Bu seçimlerin AB’den yana olanlarla, karşıtlarının çatışmasına dönüşmesi isteniyor. Baştan ifade edelim: AB’nin gerektirdiği tüm demokratik adımların atılmasından yanayız. Ancak bu seçimlerin tek eşiği bu olamaz. Olmamalı da. Bu seçimlerde yoksulluk, işsizlik ve halkın gereksinim duyduğu (eğitim ile sağlık gibi) tüm çağdaş hizmetler tartışılacaktır. Entelektüellerin fantezileri seçimin arayışları arasında olmayacaktır. Sade vatandaşın nelerle ilgilendiğini unutmamalıyız.
Kuşkusuz pek istemeden veya çok umutlu olmadığımız, yahut da umut olabileceklerin doğru dürüst hazırlanamadığı bir seçime itiliyoruz. Umarız sonuçlar bizi üzmez.

Not: Değerli kalem, aile dostumuz ve gazetemizin ustalarından Metin Toker’in vefatını üzüntüyle öğrendim. Tüm yakınlarına, sevenlerine başsağlığı, merhuma da Cenab - ı Allah’tan rahmet dilerim.