Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


IMF İcra Direktörleri Kurulu 10’uncu gözden geçirme görüşmelerini tamamlayarak Türkiye’nin ek niyet mektubunu dün açıkladı. IMF aralık ayında 11’inci gözden geçirme çalışmalarını 24 Aralık’a kadar tamamlayacak. Mektubun içeriğinin büyük kısmı aslında bir süredir biliniyordu. Basına sızmıştı... Bu nedenle bilinmeyen çok az bilgi var. Mektup 2002 yılının bir hedefler planı izlenimini veriyor.
Mektup 11 Eylül’ün ekonomiye getirdiği olumsuzluklarla başlıyor. Böylece desteğin bahanesi konuluyor. Büyümedeki başarısızlık buraya atfediliyor. Daha sonra performanstaki başarı anlatılıyor. Özellikle faiz - dışı fazlada performans vurgulanıyor. Yani "biz Arjantin’den farklıyız. Başarılıyız. Aç kesenin ağzını" deniliyor.
Enflasyonun kontrolüne ilişkin "enflasyon hedeflemesine" geçileceği açıklanıyor. Para Politikası Kurulu’nun bu konuda kasım ayında bir açıklama yapacağı belirtiliyor. Daha sıkı bir para politikası izleneceğine ilişkin teknik değişiklikler de bulunuyor.

Ek niyet mektubu özellikle kamu maliyesi, iç borcun çevrilmesi ve büyüme konusunda ayrıntılı bilgiler ve hedefler içeriyor. Sıkı maliye politikasının, bir önceki yıl olduğu gibi, sürdürüleceği vurgulanıyor. Bu alanda hem ek vergiler, hem de müthiş harcama kesintileri var. Ağırlıklı olarak ek Emlak Vergisi ile özel işlem vergileri yer alıyor. 2001 yılında gelirler Akaryakıt Vergisi ile KDV’deki artışlarla sağlanmıştı. Bunlar toplumun tüm katmanlarına eşit dağıldığından gelir dağılımını olumsuz etkiledi. Oysa açıklanan bu ek vergiler toplumun orta - üst ve üst gelir gruplarını hedefliyor.
Mektupta yer alan yeni tabir "yapısal kriter". Bununla kamu harcamalarındaki kalıcı kısıntılar kastediliyor. Gerçekten niyet mektubunun eklerine bakıldığında bu alanda müthiş reformların sürdüğü görülüyor. İç borç alanında borçlanma araçları, düşen enflasyon beklentilerine göre ayarlanacak, yani değişken faizli veya dövizli borçlanmaya geçileceği açıklanıyor. Yine yurtdışı Eurobond piyasalarında eksik kalan finansmanın sağlanacağı belirtiliyor... 2001 yılında özelleştirme geliri neredeyse 3 milyar dolara yaklaşmışken, bu yıl 1.5 milyar dolarlık hedef açıkçası, konjonktür kötü olsa bile, hayli düşük.

Mektupta en geniş yeri bankalar ve bankacılık reformu alıyor. Bankaların kredi açabilecek yapıya dönüştürebilmesi, sermaye artırması gerekiyor. Bu konuda somut bir çözüm belirtilmiyor. Yalnızca Körfezbank’ın Osmanlı Bankası’na, sonra Osmanlı’nın da Garanti Bankası’na devri açıklanıyor. BDDK’nın bankaların sermayelerini güçlendirmeleri ve kredi risklerinin azaltılması için önlem alacağı, batık krediler için Varlık Yönetimi Şirketi’nin kuruluşuna ilişkin çalışmaların sürdürüleceği belirtiliyor.
Mektubun en ilginç kısmı cari açık öngörmesi. Geçen yıl ilk niyet mektubunda da alenen fazlalık beklenmesine rağmen, resmen cari işlemler dengesi öngörülmüştü. Çünkü IMF ancak ödemeler dengesi sorunları olan ülkelere kredi açabiliyor. Biz 2002 yılında ciddi bir cari açık beklemiyoruz. Bu denli bir ithalat patlaması yüzde 4’le değil, yüzde 6 - 7’lik büyüme hızlarıyla ortaya çıkabilir. Hele hele kur dalgalıyken çok zor. Bu nedenle bu hedef bize alınacak borcun yine kılıfa uydurulması gibi geliyor.