Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiyenin ABD ile ilişkileri bölge dengeleri bakımından çok önemli. IMF de bu eksenin bir parametresi. IMFyi ABD Hazinesinden ayrı düşünmek olanaksız. Geçen yıl IMFnin bol kepçe yardımı üç nedenden kaynaklanıyordu. Kuşkusuz daha önce uygulanan programdaki IMFnin ciddi sorumluluğu, ikincisi yabancı yatırımların geri dönmeme olasılığının IMFyi kaygılandırması. Ancak hepsinden önemlisi; Batı için göz ardı edilemeyecek olan Türkiyenin stratejik önemi. Nihayet şu da eklenebilir; krizin diğer ülkelere "bulaşmaması" için giderek daha büyük yardım paketleri gerekmesi. Nitekim, Rusya ve yakınlarda Brezilya örneği bunu gösterdi.Şu anda uygulanan programın IMF tarafından ne denli sıkı denetlendiğini gözlüyoruz. Çeşitli siyasilerin IMFnin kapısını sık sık aşındırmasının nedeni de bu. Ancak IMFyi abartmamak gerekli. Ilımlı görüşleriyle bilinen, Clintonın ilk danışmanlarından, Harvard Üniversitesi profesörlerinden Martin Feldsteinın dört yıl önce "Refocusing the IMF" (IMFye yeniden odaklanmak) başlıklı konferansını anımsatmak gerek.Feldstein burada IMFye ciddi eleştirilerde bulunmuştu. Birincisi, IMFnin asli görevini anımsatmıştı; sadece ödemeler dengesi krizlerinin aşılmasına yardımcı olmak. Bunun da "makul" miktarda mali destekle ve teknik yardımla gerçekleştirilmesi gerekiyor. Oysa 1980li yıllarda IMF Latin Amerika ülkeleri dış borçlarını ödeyememe sıkıntısına düştüğünde, bir sürü reform zorlanmıştı: Özelleştirme, bankacılık ve maliye reformları vb. Verilen mali yardımın yanı sıra bunlar da olumlu katkılar sağlamıştı, çünkü temel sorun ödeme sıkıntısından çok, likidite sıkıntısıydı.Ancak Asya krizine de aynı reçeteyle yaklaşan IMF yanlışlık içine düştü. Çünkü bu ülkelerde ne bütçe açığı sorunu vardı, ne de ciddi bir borç sorunu. Döviz dengeleri ise her ülkede farklıydı. Taylandda döviz sorunu yoktu, ama Japon yeni yüzde 35e yakın değer kaybedince Tay bahtı sıkıntıya girdi. Oysa IMF doğrudan bu soruna yönelik önerilerde bulunmadı. Malezya IMFyi kapıdan kovmasına rağmen istikrara kavuştu. Filipinler krize girdiğinde IMF ile bir istikrar programı uyguluyordu.Koreye gelince, kriz öncesi cari açıklar düşmekteydi. Ama kısa vadeli borçlar rezervleri aşıyordu. Katı politikalara başvurmadan, borçların yeniden müzakeresiyle sorun çözülebilirdi. Ama öyle olmadı. IMF ağır yapısal koşullarla masaya oturdu. Sonunda Kore toparlandı, ama bu daha yavaş oldu. Oysa Kore az bir mali yardımla sorunlarını aşabilirdi.Özetle, Feldsteina göre; IMF sadece ödemeler dengesi sorunlarıyla ilgilenmeli ve daha az mali yardım vermeli. Hele hele o ülkenin siyasi işlerine hiç karışmamalı. İkincisi de, kriz çıkmadan bunu önlemeye çalışmalı. Ancak, parayı bol veren IMF haliyle her işe karışıyor. hgunes@milliyet.com.tr Her yıl IMFnin güz toplantılarına çeşitli ülkelerin yetkilileri katılır, güncel sorunlar tartışılır. Önceki hafta da ekonomiden sorumlu halef - selef bakanlarımız peş peşe Washingtonun yolunu tuttular. Eh ne de olsa, ikisi de belli ölçülerde IMFye karşı sorumluluk altında. Türkiyenin resmi gündeminde Irak bulunuyor. Öte yandan, seçimlerin ertelenmesinin de çeşitli siyasal stratejileri suya düşüreceğinden yeni senaryoların tartışılması gerekiyor.