Geçenlerde Devlet Bakanı Ali Babacan ile yaptığımız toplantıda Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Fatih Özatay da vardı. Sohbetin koyulaştığı bir süreçte istikrar politikaları ve stratejileri konuşuluyordu. Özatay Meksika örneğiyle bir şeyler söylemeye çalışınca Deniz Gökçe itiraz etti: "Onlar bize örnek olamaz, onların petrolü var."
Gerçekten Meksika hem petrol rezervleriyle, hem de bir gümrük birliği olan NAFTA anlaşmasını ABD'yle imzalayarak büyük avantaj sağladı. Rusya'nın da petrolü var. Krize yüklü bir borçla giren Rusya'nın, cari işlemlerde yaşadığı sorun zaten petrol fiyatlarındaki geçici düşüşten kaynaklanıyordu. Petrol fiyatlarının toparlanmasıyla da toparlandı.
Onlarda petrol, bizde borç
Oysa bizde ne petrol var ne de büyük ölçekte maden. Öte yandan, bizde bankacılık hiçbir zaman Rusya kadar ilkel olmadı. Hepsinden önemlisi Türkiye şu anda ciddi bir mali disiplin uyguluyor. Öylesine ki, milli gelirin yüzde 6.5'u kadar faiz - dışı fazlayı tutturan ülke yok.
Rusya da yüklü bir borç baskısı altındaydı, ama bu milli gelirin yüzde 42'si kadardı. Oysa bizde bu oran neredeyse milli gelir kadar. Kısacası, Türkiye çok daha borçlu bir ülke.
Malezya'nın durumu ise oldukça basitti. Ciddi bir kamu açığı yoktu. Enflasyon da bulunmuyordu. Tek sorun sabit kur ve içerideki ciddi boyuttaki yabancı sermayeydi. Bu sıcak paranın aniden çıkması olasılığı karşısında nelerin çökeceği görülüyordu. Ani bir devalüasyonla yabancıların çıkması engellendi. Diğer yandan da kamu harcamaları biraz gevşetildi. Malezya zaten cari işlemler fazlalığı veren bir ülkeydi. Yani döviz sorunu yoktu. Kısacası Malezya kapıları kapatarak, sıcak parayı hapsetti. Sonra da içeride bütçede gevşeme sağlayarak büyümeyi elde etti.
İhracatı çok güçlü olan bu iki ülke gerçekten bize örnek olamaz. Kaldı ki, Türkiye çok daha borçlu. Bu iki gerçek Türkiye'yi daha büyük fedakarlıklar yapmaya zorluyor. Bir taraftan kamu kesimindeki tasarruf gereği artıyor, diğer yandan da ağır borç yükü nedeniyle IMF kanatları altına girmek gerekiyor. Gerçekten Rusya da benzer biçimde önemli miktarda borç almıştı.
IMF'den kopabilir miyiz?
Kısacası, bu denli borçla IMF'den kopmak şu aşamada hayal. Borç milli gelirin yüzde 70'inin altına ve reel faizler de yüzde 10'a düşerse, vade yapısı itibariyle borç stoku da 2 yıla yaklaşırsa, IMF ile ilişkiye gerek kalmayacaktır.
Faiz - dışı fazladan feragatte bulunmak ise şu aşamada tam bir intihar olur. Bu konuda hiçbir esneme yapılmamalı. Çünkü gerek gelişmiş ülkeler, gerekse gelişmekte olan ülkeler borç stoklarını bu yolla azaltmışlar. Üstelik böylesi bir kamu mali disiplini enflasyonun önlenmesine de katkıda bulunuyor.
Kur ilelebet esnek mi kalmalıdır? Bu tartışılmalı. Belki enflasyon yüzde 10'lara düştüğünde, ciddi bir reel devalüasyonla sabit kura dönülebilir. Malum; düşük düzeyli enflasyonu yenmek çok zordur. Üstelik artık bankalar da daha sağlam bir bünyeye sahip. Böylece borçlanma faizi de çok düşük düzeylere çekilebilir. Bu konuyu tartışmalıyız. Ama ne Malezya bize uyar, ne Meksika, ne de Rusya.