Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bu hükümet kısa sürede kevgire dönmüş gemi gibi oldu. Her yanı su alıyor. Çoğu konuda kararsızlar. Daha doğrusu cesaretsizler. Ne yaptıkları belli değil. Çünkü yönleri belli değil. Ya tepki çekmekten korkup dengelere teslim oluyorlar, ya da kendi içlerinde çatlıyorlar. Bazen de bizzat kendileri dengeleri bozuyorlar. Kısacası, tek başına iktidar olan AKP’ye açılan kredi hızla aşınıyor.
Bir örnek Kıbrıs. Nihayet Başbakan ve Dışişleri Bakanı KKTC lideri Denktaş’a destek vermeye başladı. Oysa hükümetin doğal lideri Erdoğan eleştiri bombardımanını sürdürüyor. Erdoğan’a göre Kıbrıs’ta Annan planını esas alan çözümün mutlaka sonuçlanması gerekiyor. O zaman neden hükümet farklı konuşuyor, bunu anlamak mümkün değil. Kısacası bu ikili görüntü hiç de hoş olmuyor. Vatandaş da şaşırıyor.
Beklenen ise şu; hükümetin bir yandan Denktaş’a destek verirken, diğer yandan müzakerelerden net bir sonuçla kalkılmasını telkin etmesi. Ama nerede öyle basiretli hükümet!
Bir başka örnek memur sayısının azaltılması konusunda yaşanıyor. Hükümet 60 yaşının üstündekileri emekli etmek istiyor. Tabii konu Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ta takılıp kalıyor. Yakış haklı. 60 yaşında büyükelçi emekli edilir mi? Edilmez tabii. Nitelikli ve deneyimli emekliler ordusu yaratmanın ne anlamı olabilir ki? Ancak yine de Tayyip Erdoğan el altından konuşmayı sürdürüyor.
Bir diğer örnek Irak politikası konusunda yaşanıyor. Hükümet ABD’den yana mı, değil mi belli değil. Bir yandan Ankara’da barış zirvesi düzenliyorlar, diğer yandan ABD Dışişleri Bakanı Powell’la Davos’ta fotoğraf verirken bir çift söz söylemek akıllarına gelmiyor. Anlaşılan hükümet birkaç göstermelik barış çabasından sonra fiilen ABD’nin yanında yer alacak. Kıbrıs konusunda aslan kesilen Tayyip Erdoğan’ın Irak konusundaki patinajının nedenini anlamak mümkün değil.
Bütçe de bir başka rezalet. Erdoğan’ın arzuları doğrultusunda bozulan bütçe disiplinini şimdi IMF’nin talimatlarıyla Maliye onarmaya çalışıyor. Öte yandan, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ise "bizim tedbirlerimiz acı olmayacak" diyor. Sanki acısız iğne var da! Kısacası, popülist politikaların her an kapı aralığından sızabileceği izlenimi giderek yaygınlaşıyor.
Şimdi bu denli yalpalayan, bu denli sendeleyen hükümete yeterince muhalefet yapılmaması yadırganıyor. Oysa CHP dışındaki partiler Meclis dışında kaldılar. Yani özürlüler. Fakat Meclis’te grubu olan CHP’nin sessiz kalması hiç anlaşılamıyor. Üstelik aksine milletvekillerinin grup yönetiminden izinsiz demeç vermeleri bile yasaklanıyor!
Hatırlayalım; 1999 seçimlerinden sonra CHP’de seçim hezimeti nedeniyle lider değişikliği gündeme gelmiş ve eski lider halefini belirlemişti. Ancak kısa bir süre sonra, o "seçtiren lider" halefini yeterince etkin muhalefet yapamadığı gerekçesiyle al aşağı edivermişti. Gerçekten de parlamento dışı kalan CHP’nin sesi o dönemde biraz cılızlaşmıştı.
Ama şimdi bu cılız ses muhalefet bekleyen toplumda tepki yaratıyor. "Sahi muhalefet nerede" diye sürekli soruluyor. Yoksa CHP yine barajın altında kaldı da haberimiz mi yok!