Bundan iki ay önce ekonomistler ve stratejistler üç senaryodan bahsediyordu. Karamsar senaryo savaşın 6 aydan fazla, orta senaryo ise savaşın 4 - 6 ay arasında sürmesini öngörüyordu. Her iki senaryo da gerçekleşmedi. Üçüncü senaryo, yani savaşın çabuk bitmesi, gerçekleşti. Zaten ağırlıklı olarak da beklentiler bu yöndeydi.
Savaşın ABD tarafından kazanılması, hele çabuk bitmesinin çok önemli etkileri olacağı malum. En önemlisi, bu sonuç siyasal bakımdan ABD’nin dünyadaki hegemonyasının onaylanması anlamına geliyor. Avrupa ve Birleşmiş Milletler’in ise kredibilite yitirmesi. Öte yandan, Irak’ın ciddi biçimde direneceğini düşünenler de yanılmış oldular.
Artık bölgede ABD yeni bir jeo - politik tasarımı kolaylıkla oluşturabilir. Libya, Suriye, Suudi Arabistan ve hepsinden önemlisi ana hedef olan İran artık ABD’nin karşısında duruyor. Kısacası, ABD artık radikal İslamla (veya kendi tabiriyle terörle) daha güvenle savaşabilir.
ABD’nin bu zaferi ekonomik bakımdan 11 Eylül sonrası dibe vuran tüketici güveninin yeniden toparlanmasına yol açabilir. Dünya ekonomisinin lokomotifi olan ABD’de canlanma başlarsa, Avrupa’daki durgunluk da sona erebilir. Üstelik dünyada nominal faizler gayet düşük olduğundan bunun için ortam çok hazır görünüyor. Üstelik bu ara petrol fiyatları da düşüyor.
Nihayet, ABD’nin bu savaş için 75 milyar dolar ayırdığını unutmayalım. Oysa savaşta bunun sadece küçük bir kısmı harcandı. Savaş sonrası ise ABD’nin elde edeceği yüklü bir petrol ganimeti var.
Gelelim Türk ekonomisine. Bu yıl önemli olan büyüme. (Ve tabii bir de borç faizleri.) Bu yıl büyüme konusunda iyimser olmak zor. Turizmde mayıs ayı hakkında umutlu olamayız. Nisan ise geçti bile. Ancak yine de haziran itibariyle işler toparlanabilir. Ne de olsa operatörler uçak rezervasyonlarını iptal etmediler. Yani geçen yıla göre yüzde 15 - 20 civarında bir gelir kaybıyla yılı atlatabiliriz.
İhracat iyi gidiyor. Ama daha ne kadar sürer bilinmez. İnşaat, madencilik ve bankacılık hala sorunlu. Petrol fiyatlarının etkisi ise düşen petrol fiyatları ile telafi edilse de, aylarca yüksek fiyatlı petrol ithal etmek zorunda kaldığımızı unutmayalım.
Bizi asıl düşündüren ise iç tüketimdeki durgunluk. Bu konuda pek umutlu da değiliz. Bu yıl iç tüketimin çok temkinli bir seyirde olacağı görünüyor. Kısacası, savaşın çabuk bitmesi dünya ekonomisine ciddi bir yarar sağlarken, Türk ekonomisinin hemen toparlanmasını sağlamayacağı görünüyor.
Siyasete dönersek. Türkiye savaşta ABD’ye yardım etmedi. Daha doğrusu ABD’nin istediği biçim ve boyutlarda yardım etmedi. Bu nedenle, savaş sonrası Irak’ın yeniden inşasından söz sahibi olması da çok zor. Daha önceki yazılarda da belirttiğimiz gibi, sonu belli olan bir gelişmede kararsız kalmak pek rasyonel olmadı.
Türkiye’nin Irak ile ilgili bir tasarımının olmaması ve inisiyatif alamaması şimdi kendisini zor duruma sokmuş görünüyor. Savaşın asıl hasarı ise burada. Yani uluslararası konumda.