1999 seçimlerinde gündem terör ve Apo idi. Bu söylemlerle MHP ve DSP oylarını artırdı. Ancak mali krizler ortaya çıkınca, yolsuzluklar gündeme geldi. Tıpkı krize giren diğer ülkelerdeki gibi. Bugün ise gündemde işsizlik ve AB var. Gerçi gündem farklı bile olsa seçmenin siyasal tercihinde yolsuzlukların etkili olduğunu biliyoruz. Hatta bazı siyasal partilerin sırf bu nedenle barajı geçemeyeceği görülüyor.
Ülkemizde yolsuzluklar konusunda iki görüş bulunuyor: Birincisi, yolsuzlukların abartıldığı ve bu fobinin ülkede işlerin yürümesine engel olduğu görüşü; ikincisi de, ülkenin yolsuzluklar nedeniyle battığı. Gerçek hangisi derseniz; kuşkusuz iki görüşün de haklı yanları var. Yolsuzluk fobisinin bürokrasinin çalışma sistemini yavaşlattığı kesin. Çünkü bir güven noksanlığı oluşuyor ve yetkililer işi savsaklıyor... Örneğin, kara parayla ilgili düzenlemelerin birçok tasarrufçuyu ürküttüğü ve yurtdışına bu nedenle para kaçtığı savunuluyor.
Bununla beraber, ülkemizdeki yolsuzlukların ne denli yaygın olduğu da bulunuyor. Berlin’deki uluslararası şeffaflık örgütünün son verilerine göre, Türkiye hem yolsuzlukların çok yaygın olduğu bir ülke hem de hızla arttığı. Geçen yıl Türkiye yolsuzluk algılamasında dünyada 91 ülke arasından 37. sırada yer alırken, bu yıl 102 ülke içinde 38. ülke oldu. Yani, yeri değişmedi. Ama incelenen ülke sayısı çok arttı. Bu nedenle sonuç kaygı verici.
Hatta geçen yıldan bu yana yolsuzluk söylentileri bu denli artmışken yolsuzlukların azalmaması şaşırtıcı. Türkiye temizlik algılamasında 10 sıra birden düşüvermiş. Oysa İskandinav ülkeleri bu süreçte temiz ülke olma konumlarını koruyabilmiş.
Listeye baktığımızda zengin ülkelerde yolsuzlukların az olduğunu, fakir ülkelerin çoğunda yolsuzlukların daha fazla olduğunu görüyoruz. Demek ki, yoksulluk yolsuzluklara yol açabiliyor. Ama gerek zengin ülkeler arasında, gerekse fakir ülkeler arasında büyük farklar da bulunabiliyor. Mesela, bize göre çok daha yoksul ülkelerde daha az yolsuzluk gözleniyor. Yani, yoksulluk mutlaka yolsuzluk demek olmuyor.
Yolsuzlukların güçsüz ya da etkin olmayan devlet yapısından kaynaklandığını savunanlar da var. Kimileri de yolsuzluğu adalet sisteminin zayıflığına bağlıyor. Kimileri de ahlak erezyonu toplumdaki eğitim ve kültür düzeyi gibi etmenlerin buna neden olduğunu düşünüyor.
Neden her neyse, yolsuzlukları azaltmak gerekiyor. Bunun için çeşitli yöntemler tartışılıyor. Bunlardan biri kamunun ekonomik gücünün azaltılması. İktidarı elinde bulunduranlar bunu kullanmak isteyebiliyor. Yani nepotizma, kayırmacılık yapabiliyorlar. Ülkemizde rüşvet ayıp sayılsa bile, kayırmacılık yani torpil adeta yardımseverlik olarak algılanıyor. Oysa o da o denli ayıp!
Yolsuzluklara varan kayırmacılığı engellemenin bir yolu da devletin olanaklarını olabildiği kadar kısmak. Yani sonuna kadar özelleştirme! Ancak, bu durumda gelir dağılımı da bozulabiliyor. Çünkü, devletin bazı işlevleri sosyal amaçlı.
İşin aslı şu: Yolsuzluklarla mücadele çok yönlü bir iş. Ama en önemli tedbirler hiç kuşkusuz eğitim düzeyini artırmak, yurttaşlık bilincini vermek ve nihayet refahı artırmak.