Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dün akşam siyasi partiler aday listelerini YSK’ye teslim ettiler. Böylece seçim takvimi de tam anlamıyla başlamış oldu. Fakat bu arada ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın, AB müzakereleri bahanesiyle, hükümeti düşürme çabası yine piyasaları allak bullak etti. Gerçi bize kalırsa bu nafile, ya da beyhude bir çaba olarak kalacaktır. Çünkü kimse niyetini itiraf edemiyor. Yani niyet açıklanamayınca, tavır da alınamıyor.
Elbette seçimlerin ertelenmesi matematik olarak mümkün. Çünkü Meclis’in çoğunluğu erken seçime oy verse de, baraj sıkıntısı içinde. Hemen hepsi erken seçime oy verdiğine bin pişman. Ve bize kalırsa seçimi yürekten isteyen sadece iki parti kaldı; AKP ve 2 milletvekili olan CHP. Diğerlerinin hepsi bir alem durumda. DYP, SP ve MHP pişman, fakat açıklamaya utanıyor. ANAP ise, zaten kerhen seçim istemişti. Şimdi de caymaya, ya da caydırmaya çalışıyor. Gerçi DSP yürekli davranıp seçime açıkça karşı çıkmıştı. Ve şimdi ise erteleme çabalarına katılmıyor.

Kısacası hepsi tornistan yapma niyetinde. Biri cesaret etse diğerleri hemen hükümeti düşürüp, seçimi erteleyecek. Ama kamuoyu baskısından çekiniyor, saklanıyorlar. Yani matematik olarak mümkün olsa da fiilen bu mümkün olamıyor.
Kuşkusuz erken seçim yapılmalı. Çünkü bu Meclis’in artık ne saygınlığı, ne de gücü kaldı. Deyim yerindeyse, ömrü doldu. Bu Meclis’ten saygınlığı olan, kamuoyunda destek bulacak bir hükümetin çıkması çok zor. Yani yeni bir oluşum gerekiyor. O da ancak seçimle gerçekleşir.
Gerçi seçim sonunda da kamuoyunu tatmin eden bir sonuç çıkmayabilir. Çünkü seçmenlerin tercihinin üçte biri Meclis’e yansımayabilir. Ve bu da ciddi bir temsil krizi yaratır. Ama en azından mevcut yapıdan daha sağlıklı olur.

Seçim gereği ekonomik nedenlere de dayanıyor. Kamuoyu iradesi ve desteği olmayan eğriti hükümetlerle belirsizlikler sürecektir. Nominal faizler yüksek kalacak, programın başarısı gecikecektir.
Fakat hangi hükümet gelirse gelsin, şu anda bir kriz beklenmemeli. Çünkü bugün bir kriz yapısı bulunmuyor. Mesela cari işlemler dengesinde, yani döviz gelir - gider hesabında, bir sorun görünmüyor. İthalat bir miktar artsa da, dalgalı kur rejimi olası bir sorunu önlüyor. İkincisi, enflasyon hızla düşüyor. Önceki gün MB’nin açıkladığı (işadamı ve bankalardan derlediği) enflasyon beklentisi anketi, yıl sonu hedefinden daha düşük bir oranı gösteriyor. Kaldı ki, geçtiğimiz sekiz ayda TÜFE toplamda yüzde 18 oranında arttı. Kalan dört ayda artış ne olursa olsun hedefi yakalamak çok kolay. Kısacası, istikrara doğru hızla gidiliyor.
Krizler ekonominin sağlıklı büyüdüğü ortamlarda gerçekleşmez. Mutlaka yavaşlama gerekir. Oysa dün belirttiğimiz gibi, ekonomi beklenenden de yüksek biçimde büyüyor. Bu da hem işsizliği azaltmada çok önemli, hem de iç borcun yükünü azaltmada.
Kısacası, endişeye gerek yok. Ama ilkeli olmaya çok gerek var. Seçim olmazsa kriz olmaz, ama programın başarısı da gecikir. Daha önemlisi, siyasette güven erozyonu artar.