Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Çünkü Türkiye 1994 yılında dış açık nedeniyle krize girdi. Ders alınmadı, 2000 yılında yine krize girdi. Şimdi öyle anlaşılıyor ki, yine ders alınmamış. Hatırlayalım her seferinde bazı kesimler, hatta birçok uzmanlar dövizde sorun olmadığını söylemiş, ama hiçbiri bağıra bağıra gelen krizleri engelleyememiştir. Tekrarlayalım; bir ülkenin dış açık vermesi olumsuz bir şeydir. Bunun şu veya bu biçimde finanse edilmesi de bu gerçeği değiştirmez. Sadece hasta kemoterapiyle ayakta duruyor demektir. İkincisi, dış açıkla kalkınmış bir ülke örneği yoktur. Aksine, hızla kalkınan çoğu ülke dış ticaret fazlasıyla bunu elde etmiştir. Temcit pilavı gibi aynı şeyi tekrar etmenin bir faydası yok sanılmasın. İdeolojik olarak çok karşı olduğum biri olan Alpaslan Türkeş'in çok doğru bir sözü belleğimde yer etmiştir: "Bir gerçeği anlatmak istiyorsan, onu çok sık sile getir, defalarca başkalarına anlat" demiştir. Bizde de dış açık konusu böyle. Bu sorunun vahim noktaya geldiğini her fırsatta dile getirmeliyiz. Birincisi, öteden beri dış açık denilince akla cari açık geliyor. Yani konuya bir döviz (gelir-gider) sorunu olarak bakılıyor. Oysa bir ekonomistin konuya dış ticaret açığı, yani kendi üretiminin dünya ekonomisi içindeki rekabeti açısından bakması gerekir. Dış ticaret açığının boyutu da gösteriyor ki, hacim olarak ne denli büyüme elde edilirse edilsin, Türkiye'nin dünyadaki göreli rekabet gücü değişmiyor. Tabii bir başka şansızlığı da itiraf etmek gerekiyor. Petrol fiyatları bugün 2002 yılı düzeyinde kalsaydı, Türkiye'nin dış açığı belki de 15 milyar doların üstünde olmayacak, sorun daha küçük olacaktı. Yani petrol gibi birçok emtia fiyatındaki aşırı fiyat artışları dış ticaret dengesini çok ciddi ölçüde sarstı. Mamafih petrol fiyatları nereye düşerse düşsün yapısal olarak ortada duran dış ticaret açığını ortadan kaldırmaz. Bunun için yapısal önlemlerin alınması şarttır. Örneğin önceki gün ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek YASED'in yıllık toplantısında ihracatı artırmak için kura bel bağlamaması gerektiğini asıl unsurların teknoloji ve verimlilik olduğunu, ayrıca eğitime önem verilmesi gerektiğini belirtmiş. Asıl sorun ticaret açığı Elbette bunlar çok doğru. Ancak Şimşek'in saydıkları, bugünden yarına elde edilecek şeyler değil. Zaman isteyen konular. Oysa dış açık milli gelirin yüzde 8'ine dayanmış. Dünyada mali sistem sarsılıyor. Ve Türkiye de yakında bundan nasibini alacak görünüyor. Hem de ilk sırada. Bizim görüşümüz de yakın dönemde mevcut programı değiştirmeden bir yerlere varılamayacağıdır.2008 yılında en iyi olasılıkla 45, ama büyük olasılıkla 50 milyar doların üzerinde dış açık verilecek. Birileri çıksın da bizi ikna etsin: Bu açık nasıl finanse edilecek? Neyi yabancılara satacağız da bunu finanse edeceğiz? Yabancı bankalar birbirlerine güvenip kredi vermezken Türk şirketlerine mi daha fazla kredi olanağı tanıyacak? İçeride aşırı tüketim yapıp, yani tasarruf açığı verip, sonra da içerideki varlıklarımızı yabancılara satmayı daha ne kadar sürdürebiliriz? Temcit pilavı bunlar, hep sorulmalı. hgunes@milliyet.com.tr 2008 sorunlu