ABD’nin Irak’a müdahale için hazırlıklarını sürdürdüğünü izliyoruz. ABD’nin bu müdahalesinde bir neden de Irak’ın sözde uluslararası teröre verdiği destek. Gerçekten terör bir insanlık suçu. Ve suç kavramının altında da toplumsal etmenler var.
Ancak suça farklı yaklaşımlar yok da değil; mesela muhafazakar (tutucu) kesim suçu bireysel bir kavram görüyor. Aynı ortamda bulunan her insan suç işlemediğine göre, bireyin rolü daha öne konuluyor.
Bununla beraber, toplumcu yaklaşım suçu toplumsal bir olgu olarak görüyor ve ortadan kaldırmak için onu oluşturan koşulları değiştirmeyi hedefliyor. Böylece suçlu da topluma dönebiliyor. Kısacası, bu görüş bireyin ıslahından çok, toplumsal ortamı iyileştirmeyi amaçlıyor.
Toplumsal, yahut da kurumsal bir suç olan terörün de telafisi, ya ceza yoluyla, ya da o ortamı oluşturan koşulların iyileştirilmesiyle oluyor. Mesela çok fakir olan Somali’de bir zamanlar terör kol geziyordu. İnsanlar sürekli birbirlerini öldürüyorlardı. Ama Somali gibi her fakir ülkede terörün olmadığını da biliyoruz.
İşte bu konuda ABD’nin önde gelen yarı - resmi araştırma kuruluşu NBER tarafından eylül ayında bir araştırma yayımlandı. Araştırmacılar (Alan Krueger ve Jitka Maleckova) "Eğitim, Fakirlik, Siyasi Vahşet ve Terör: Aralarında Bir İlişki Var mı?" başlıklı çalışmalarında bu terörle fakirlik arasındaki ilişkinin güçlü olmadığını gösteriyor. Yahut da gayet zayıf ve dolaylı bir ilişki buluyor.
Araştırmacılara göre terörle fakirlik arasında bağ kurmak son derece tehlikeli. Çünkü fakir ülke teröre karışmazsa, zengin ülkelerden yardım alamaz diye düşünüyorlar. Ne de olsa zarar verecek ülke olmaktan çıkıyor. Ancak bu yaklaşım oldukça abartılı. Somali’nin yanı sıra teröre karışmayan birçok fakir ülke zengin ülkelerden yardım alabiliyor.
Araştırma, terörü daha çok siyasal koşullara ve ekonomiyle pek ilgisi olmayan onur ve hüsrana bağlıyor. Ve ABD’nin resmi terörizm tanımını temel alıyor: "Genellikle toplumu etkilemek amacıyla, alt ulusal gruplar tarafından veya gizli ajanlar aracılığıyla savaş halinde olmayan gruplara karşı önceden siyasi güdülerle kurgulanmış vahşet."
Araştırmanın seçtiği örneklem de gayet ilginç. Özellikle nefretten doğan suçlara odaklanan araştırma ABD’deki zencilerle Almanya’daki Türklere yapılanlara dikkat çekiyor. İsrail’de Batı yakasında ve Gazze şeridinde 2001 Aralık’ında teröre bulaşanlarla bulaşmayanlar arasında hiçbir eğitim ve ekonomik farkı bulunmadığını gösteriyor. Özellikle de Hizbullah arasında. Araştırmada varlıklı ve eğitimli kişiler arasında da terörist yetiştiği belirtiliyor. Ancak İsrail’de evinden atılan Filistinlileri terörist sayması araştırmayı hayli tartışmalı hale sokuyor.
Bunun yanı sıra araştırmada Filistinlileri sürekli öldüren İsraillilerin de gayet heterojen yapıda olduğu belirtiliyor. Araştırmacılar mal suçu ile terör gibi siyasi suçların farklı olduğunu, ikincisinde ekonomik temeller aranmaması gerektiğini vurguluyorlar.
Ne dersiniz? ABD Irak’a saldırırken fakir bir ülkedeki terörist bir öğeyi mi yok etmeyi hedefliyor, yoksa zengin petrol yataklarına sahip bir ülkeyi mi kontrol etmek istiyor?