Ekonomide Nobel ödülü almak için iktisatçı olmak gerekmiyor. Çünkü son yıllarda giderek başka bilim adamları Nobel’e hak kazanıyor. Özellikle de matematikçiler. Geçen yıl da Princeton Üniversitesi’nde bir psikolog olan Prof. Kahneman ödüle layık görülmüştü. Ancak farklı disiplinler iktisatçıların görüş açılarını genişletiyor. Önceki akşam İş Yatırım’ın davetlisi olan Prof. Kahneman’ı dinleme fırsatı bulduk. Çok da keyif aldık.
Kahneman sunumunda çok basit bir dille davranışsal kaymaların finans piyasalarında ne denli önemli sonuçlar doğurabileceğini aktardı. Malum, standart teori insan davranışının ilk aşaması olan karar - alma sürecinde davranışların istikrarlı olduğunu varsayar. Yani aynı durumdaki rasyonel insanların aynı tepkiyi vermesi gerekir. Oysa bireyler her zaman rasyonel davranış desenleri, uyumlu tercihler göstermeyebilirler. Kahneman’ın işaret ettiği de bu. İnsanların mutlaka sürü halinde hareket etmediği. Algılama hataları ve veya duygusal farklılıklar işin içine girdiği ve beklenmeyen sonuçlar doğabildiği.
Öncelikle çoğu insanda aşırı iyimserlik - kayması bulunuyor. Belirsizlikler yeterince kestirilemiyor. Hayallerin sınırlılığı da aşırı güven yaratıyor. Mesela borsaya bazıları hiç yanaşmazken, bazıları aynı fiyattan rahatlıkla satın alabiliyor. Demek ki, farklı davranış desenleri bulunuyor. Kimi daha cesur, kimi daha çekingen. İlginçtir, Kahneman araştırmalarında genellikle kadınları borsada daha başarılı buluyor. Çünkü kadınlar riskleri daha çok hesaplıyor, yahut da kadınlar daha cesaretsiz.
Kahneman’ın bir başka ilginç örneği, eti satarken "yüzde 90 yağdan arınmış" demenin yarattığı olumlu etkiyle "yüzde 10 yağ içerir" bilgisinin bıraktığı olumsuz etkiler. Fakat bu rasyonel farklılık "çerçeveleme" denilen davranıştan kaynaklanıyor. İnsanlar riskten arınarak kaybetmemek istiyor. "Yüzde 50 kazanma olasılığın var" denildiğinde rahatlıkla riski alanlar, "yüzde 50 kaybedeceksin" denildiğinde risk alamıyor. Bir yandan iyimserlik, diğer yandan korku karar - alma sürecini etkiliyor. Ve sonuçta, olasılığı düşük olan fakat büyük para kazanma fırsatını bile (risk nedeniyle) tepiyorlar.
Aslına bakarsanız neredeyse yarım yüzyıl önce yine Nobel kazanmış bir iktisatçı olan James Tobin "riskten kaçınan" ile "risk sevenler"i irdelemişti. Ancak Kahneman bunları yeniden gündeme getiriyor. Kahneman özellikle bireylerin üç durumunu vurguluyor; birincisi çok hatalı ve aşırı güvenli olmaları; ikincisi denetim altındayken zarardan kaçınma eğilimleri; ve üçüncüsü de, kesin olan zararlardan kaçınmak için riski kestirme çabaları...
Kuşkusuz bireylerle kurumların davranışları arasında da fark bulunuyor. Kurumların özgüveni daha fazla. Kurumlar, daha geniş çerçeveleri arıyor, yani riskleri daha iyi hesaplayıp kaçınmaya çalışıyor.
Kahneman ufkumuzu açan konuşmasında bireyden bireye değişen davranış türlerine girdi. Ama aynı bireyin aynı durumdaki farklılaşan davranış biçimlerine girmedi.
Prof. Kahneman’a sorulan bir ilginç soru da Prof. Çelik Kurdoğlu’ndan geldi; davranış bilimi politikaya uygulandığında ne tür sonuçlar çıkabilir? Kahneman Türk siyasetine bu açıdan bakarsa belli olmaz belki de ikinci Nobel’i kapabilir!