Devletin en değerli işletmesi Türk Telekom (TT). TT’nin yüzde 55’i 2005 yılında Lübnanlı Oger grubuna satılmıştı. Şimdi de yüzde 15’i halka arz yoluyla satılıyor. Ek satış seçeneğiyle birlikte bu yüzde 17.25 olabilecek. Böylece devletin payı da yüzde 27’nin altına düşmüş olacak.
Bu satışı tabii ki Özelleştirme İdaresi (ÖİB) yapıyor. Onun namına da Garanti Yatırım Bankası. Burada tartışılabilecek olan iki konu var: Birincisi, neden halka arz yapılıyor ve neden bu oranda yapılıyor?
İkincisi de TT’nin değeri ve elde edilecek para. Neden halka arz yapılıyor diye bir soru olamaz. Aslında mümkün olabilse de şirketin çoğunluk hisseleri halka arz edilmiş olsa. Neden bu oranda yapıldığı ise ikinci soruyla beraber değerlendirilmeli. Anlaşılan devletin paraya ihtiyacı var. İhtiyaç da şimdilik bu kadar.
Değer tespiti 11.6 milyar $
Bu satıştan 2 milyar dolar bekleniyor. Yani TT’nin bugün 11.6 milyar dolar edeceği düşünülüyor. Oysa üç yıl önce yüzde 55 hisse 6.5 milyar dolardan satıldığında TT’nin toplam değeri de 11.8 milyar dolar etmişti. Yani TT bu haliyle daha az ediyor.
Ve kimileri de o tarihten bu yana dünyada tüm şirketlerin değeri artarken bu düşüşü soruyor. Üstelik TT bu sürede birçok değişimi başardı.
ÖİB Başkanı Metin Kilci bu hafta yaptığı açıklamada kamuoyunda yer alan eleştirilerin yersiz ve yetersiz olduğunu belirtti. Kilci’ye göre, TT ucuza gitmiyor. Çünkü daha önce TT’nin çoğunluk hissesi blok olarak satılmıştı. Şimdi ise azınlık hissesi sadece halka arz ediliyor. Yani bu kez yönetim olanağı sınırlı. Bu yönüyle doğru.
Kaldı ki, Kilci bu kez küçük tasarruf sahiplerinin ya da PTT çalışanlarının da daha ucuz bedellerle bu hisselerden yararlanmalarını arzuladıklarını belirtiyor. Bu da ilk bakışta sosyal adalet açısından uygun bir açıklama. Ama bu, iskontoyla sağlanabilecek bir durum.
Garanti Yatırım’ın yaptığı açıklamaya göre, halka arzın üçte ikisi yabancılara yönelik olacak. Böylece 1.3 milyar dolar kadar dış kaynak bekleniyor. 50 milyar dolara varan dış açığın da bu yolla yüzde 2.6’sı karşılanmış olacak.
Bütçenin ve dış açığın bir kısmı
Şimdi hatırlatmak gerekiyor: 2001 yılında Hazine çok daha büyük kaynak ihtiyacı içindeyken, üstelik borçların dönmesinde ciddi sorunlar yaşanırken, o zamanki Hazine yönetimi TT’nin satılmasına razı olmadı.
Çünkü uluslararası konjonktür ve Türkiye ekonomisinin kredibilitesi buna uygun değildi. İyi ki, bu yapılmış. Böylece 2005’teki özelleştirmede çok daha büyük başarılar kazanılarak daha büyük gelirler elde edildi.
Özetle, özelleştirmenin nasıl ve ne zaman yapılacağı son derece önemli. Yanlış bir zamanda yahut yanlış yöntemlerle yapılan özelleştirmeler zarara yol açabilir. Bize kalırsa birkaç yıl beklense TT çok daha büyük değerler ifade edebilir.
Çünkü dünyada ekonomik düzelme sağlanacaktır. Türkiye üzerinde gezinen kara bulutlar da dağılmış olacaktır. Ancak biraz bütçe, biraz da dış açık finansmanı için anlaşılan TT’nin bir kısmı daha satılacak. Ne diyelim, bari gerisi hayırlı olsun!
Not: Bugün 1 Mayıs. İşçilere Taksim’de toplanma hakkı verilmedi. Ülkede derin devlet baskısı var diyen neoliberaller sağır mı, kör mü?