Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dün kapasite kullanım oranları yayımlandı. Önceki ay yüzde 77.5 olan imalat sanayii kapasite kullanım oranı ağustos yüzde 76.4 olmuş. Bu gerçekten umut verici. Çünkü anlaşılan olumsuz geçtiğini sandığımız ağustosta bile üretim duraksamamış. Unutmayalım; geçen yılın aynı ayında bu oran yüzde 71.7’ydi. Yani mevsimsellikten arındırıldığında olumlu gelişme daha net gözleniyor.
Büyümenin bu yıl hangi düzeyde oluşacağı çok önemli. Çünkü yüksek bir büyüme hızına ulaşılırsa sorunlar daha çabuk aşılacaktır. Büyümenin kaynağı da çok önemli. Çünkü bazı büyüme kaynakları geçicidir. Oysa önemli olan kalıcı büyüme sağlayan bir yapıdır. Nihayet büyümenin, özellikle içinde bulunduğumuz konjonktürde, bir sürü olumlu etkisi bulunuyor.
Bu yıl başında ekonomi yönetimi yüzde 3 civarında bir büyüme hesaplıyordu. O tarihte herhangi bir siyasal çalkantı gözlenmemesine rağmen karamsar bir hava oluşmuştu. Hatta bazı meslektaşlarımız hiçbir büyümenin oluşmayacağına dair iddialı yazılar yazıyorlardı. Sonunda bürokrasi de bundan etkilenerek kaygılı demeçler vermeye başladı. Piyasalardaki bu gereksiz umutsuzluk havası imalat sanayii üretim endeksleri açıklandıkça değişmeye başladı. Bereket siyasal çalkantılar çıktı ve faizler çok yükseldi, yoksa Ankara’nın büyüme tahmini tam bir madara olacaktı!
Ancak şunu da belirtmeliyiz; kapasite kullanım oranları ülkemizde düzey olarak anlamsızdır. Yalnızca yön olarak anlam taşır. Çünkü anket yoluyla veri toplayan DİE sorumluları genellikle ziyaret ettikleri işyerlerinde yetkisiz veya bilgisiz kişilerle konuşup abartılı bilgiler elde ederler. Mesela krizin en dip noktasında bile kapasite kullanım oranı İngiltere’nin en parlak döneminden yüksek çıkmıştır.
Öte yandan, özel sektörün kapasite kullanım oranındaki temmuz ayına (yüzde 71.9) göre düşüş (yüzde 69.7) büyümede bir miktar soğumaya işaret edebilir. Ama bize kalırsa, bu daha çok seçimlerin yaklaşması nedeniyle dayanıklı mallardaki alım ertelemesinden kaynaklanıyor.
Geçen hafta açıklanan ikinci çeyrek büyüme hızındaki büyük sıçramanın nedeni artık malum. Bunun temel nedeni stok artışı. Yani ileride, özellikle seçim sonrasında, ciddi bir piyasa canlanması bekleniyor. Ancak bu aynı zamanda büyümenin kaynağının giderek iç piyasa haline geldiğini gösteriyor. Çünkü ihracatta performansın düştüğünü gözlüyoruz. Bu da programın bir tarafının iyi gitmediği demek. Çünkü amaç ihracatla büyümekti. Nitekim, açıklanan verilerde iç talep yetersizliği yanıtları düşüyor, ama dış talep sorunları daha yoğun ifade ediliyor.
Gelelim, büyümenin önemine. Birincisi, krizle beraber işsizlik çok arttı. Büyüme ile en azından işsizlik azalacaktır. Hem de oturduğunuz yerden! İkincisi, iç borcun milli gelire oranı düşecektir. Çünkü milli gelir büyümüş olacaktır. Hatta gelir artınca vergi gelirleri de yükselecek, bütçedeki faiz - dışı tasarruf da büyümüş olacaktır. Böylece iç borç dinamiği tersine dönecektir.
Ne dersiniz, büyüme yüzde 4’ü aşar, 5’e yaklaşır mı? Bir tahmin için erken.