2003 yılı boyunca iki gelişme gözleniyordu. Biri hızlı büyüme. Diğeri kurdaki reel revalüasyon. Kaygılıydık. Her iki gelişme de ödemeler dengesinde sıkıntılara neden olabilirdi. Bir yandan, özellikle iç tüketimle gelişen büyüme, ithalat talebi doğururken, diğer yandan, düşen kur ithalatı patlatabilirdi.
2002 yılında ihracat ve stoklarla büyüme sağlanmıştı. 2003 yılında ise iç tüketimin toparlanması bekleniyordu. Öyle de oldu. Ancak dayanaklı tüketim malları satışları bir önceki yıla göre birden artınca döviz dengeleri nedeniyle kaygılanıverdik.
Bununla beraber, elimize geçen son rakamlar bu kaygıları dağıtıyor. Bu yılın ocak - eylül döneminde geçen yıla göre ithalat (fob) yüzde 33 artmış. Bu tahminlerimiz doğrultusunda bir gelişme. Fakat, gerek petrol fiyatlarındaki artış, gerekse euro ile yapılan ithalat bu rakamın dolar bazında artışa neden oluyor. Oysa miktar olarak artış daha az.
İhracata gelince. Aynı dönemde geçen yıla göre artış oranı yüzde 27 olmuş. Bu artışta da euronun yükselmesinin payı var. Ancak gerek bavul ticaretinin kan kaybetmesi, gerekse altın ithalatındaki müthiş artış, dış ticaret açığının yüzde 77 oranında büyümesine neden olmuş.
Bu arada belirtelim. Altın ithalatı geçen yıl 1.35 milyar dolardı. Bu yıl bunun artması bekleniyordu. Ve öyle oldu. Geçen yıl ocak - eylül döneminde 1.1 milyar dolar olan altın ithalatı, artan altın fiyatlarıyla bu yıl aynı dönemde 2.1 milyar dolar olmuş. Genellikle yılın son üç ayında hızlandığı bilinen altın ithalatının, yıl sonunda 3 milyar dolara dayanacağı görülüyor. Ancak göz ardı edilmemesi gereken bir başka nokta var; petrol fiyatları 30 dolardan 20 dolara düştüğünde, bu fatura neredeyse altın faturasına denk düşecek.
Hizmetlere gelince. Bu kalemdeki gelirlerin yüzde 21 kadar arttığı görülüyor. Ziyaretçi sayısının yüzde 3.7, ortalama harcamanın da yüzde 7.6 artması buna ciddi biçimde katkıda bulunmuş. Ancak tıpkı dış ticaret kalemlerinde olduğu gibi euronun dolar karşısında değer kazanmasının bunda rolü var. Unutmayalım ki, geçen yıldan eylüle euro dolar karşısında belki yüzde 20 değer kazandı.
Türkiye giderek daha az yabancı sermaye çekiyor. 2003 yılında net yabancı sermaye yatırımları yüzde 50 azalarak 343 milyon dolara düşmüş. Üstelik aynı dönemde yurtdışında yapılan yatırımlar 327 milyon dolara ulaşmış. Diğer bir deyimle, yabancı sermaye geleceği yerde, yerlisi kaçıyor.
Portföy yatırımları ocak - eylül döneminde geçen yıl 1.26 milyar dolar net çıkış gösterirken, bu yıl 2.47 milyar dolarlık net giriş gösteriyor. Yani sevmediğimiz sıcak para yine ortalıklarda! Bir tek eylül ayında 1.2 milyar dolarlık giriş gözleniyor.
Geçen yıl ilk 9 ayda kullanılan krediler 6.6 milyar dolar iken, bu yıl 3.8 milyar dolarda kalmış. Bu, gelişme de, bir yandan kredilerdeki düşüşten, diğer yandan da yurtdışı muhabirlere yatırılan mevduatlardan kaynaklanmış.
Kısacası, 2003 yılında euro yükselerek, bozulabilecek döviz dengelerine adeta hızır gibi yetişiyor 2004'e gelince. Anlaşılan euro yükselmeyi sürdürecek. Ve böylece, 2000 yılında düşerek bizi krize sokan euro, şimdi yükselerek yardım edecek.