Zenginlerin ve daha iyi eğitim almış olanların daha uzun yaşadığını biliyor muydunuz? Bilimsel araştırmalara göre refahla ömür beklentisi arasında güçlü bir bağ var. Düşünün bir kez; adam zengin ve rahat bir yaşama sahip, bir de üstüne uzun yaşıyor. Kimi, sürünenleri Allah çabuk kurtarıyor, diye niteleyebilir. Ancak bu doğru bir yaklaşım değil kuşkusuz.
ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, 1980 yılında yıllık geliri 50.000 doları geçen, yani en üst yüzde 5'lik gelir grubunda yer alan kesim, en alt yüzde 5'te yer alan, ya da yıllık geliri 5.000 doların altında kalanlara göre yüzde 25 daha uzun yaşıyormuş. Bu insanı doğrudan Özalvari bir yaklaşıma sürükleyebilir. Zenginleş! Hem daha uzun yaşar, hem de daha fazla sevilirsin! Tabii bu da doğru bir yaklaşım değil.
Yine ABD'de yapılan bir araştırmaya göre beyazlar, diğer azınlıklara göre daha uzun yaşıyormuş. Bu sonuç akla yatabilir. Ama akla hiç yatmayan araştırma sonuçları da var. Mesela mezarların boyu ile yaşam süresi arasında güçlü bağlar yakalayan araştırmalara bile rastlanıyor. Ayrıca Oscar ödülü alanların geri kalan nüfustan ortalama 4 yıl daha uzun yaşadığı bulgusuna dayanan bir araştırma da var.
Bütün bu sonuçlar ilginç. Ama bilimsel olarak en güçlü sav eğitimli insanların, bilinç düzeyleri nedeniyle, kendi sağlıklarına daha iyi bakmaları. Yani sosyo - ekonomik statü daha fazla rahat sağlarken, eğitim düzeyi de sağlık bilinci yoluyla uzun bir yaşam sağlıyor.
Uzun yaşamakla gelir dağılımı arasındaki bu güçlü bağın gözlenmesi bilim adamlarını yeni politikalara sevk ediyor. Bütçeden daha fazla sağlık harcaması ayırmanın yanı sıra, sağlıklı bir toplum elde etmek için, gelir dağılımını düzeltmenin önemi kavranıyor. Princeton Üniversitesi'nde hocalık yapan İngiliz iktisatçı Profesör Angus Deaton konuyla yıllardır ilgileniyor. Daha çok gelir dağılımı ve fakirlik gibi konularıyla ilgilenen Deaton'un bu alanda önemli araştırmaları bulunuyor.
Deaton'un son yıllardaki ele aldığı bir araştırması da gerek İngiltere, gerekse Amerika'da verimlilik artışının gelir dağılımı üzerindeki etkisi üzerine. Verimlilik arttığında gelir dağılımının düzeldiği gözleniyor. Mesela 1970'lere kadar bu süreç gözlenmiş. Ama daha sonra her iki ülkede de bir durgunluk ve adaletsizlik dönemine girilmiş.
Bebek ölümleri ile gelir arasındaki ters yöndeki bağın çok güçlü çıkması büyük önem taşıyor. ABD'de her yüzde 50'lik gelir artışı, bebek ölümlerinde de yüzde 50'lik düşüşe neden oluyor. Yine kentlerde yaşayanlar da daha uzun yaşıyor. Ama kentlerde yaşayanların gelirleri de daha yüksek, sosyal olanakları da daha fazla.
Bütün bu çalışmalar bizi iki sonuca yöneltiyor. Ekonomik refah artarken bir yandan toplumdaki yaşam düzeyi artıyor, diğer yandan da ömür beklentisi uzuyor. Ancak toplumun kendi içindeki gelir adaletsizliği nedeniyle kimi uzun yaşıyor, kimi de kısa. Kısa yaşam kadere bağlanıyor. Oysa bu kader politikacıların elinde. Politikacıların ise sosyal adaleti sağlaması gerekiyor.