Topkapı Sarayı’nın arşivleri, çini koleksiyonları, yazma eserleri için ayrı binalar gereklidir. Bunların yakın Sultanahmet çevresindeki son devir Osmanlı mimarisinin nadide örneklerini teşkil eden binalarda kurulması isabetli olacaktır...
Yedi yıldır Topkapı Sarayı Müzesi’nin yönetimindeyim. Bu yönetim sırasında Türkiye bürokrasisini tanıma fırsatı elde ettim, bunu en büyük kazanç olarak görüyorum çünkü biz Türkiye’nin seçkin üniversitelerindeki öğretim üyeleri Türkiye’yi tanıdığımızı zannediyoruz, oysa raporlara ve nazariyata dayanan bir bilgi birikimimiz var.
Topkapı Sarayı’nda şu anda devam eden restorasyonlar sebebiyle, maalesef sergilenen eser sayısı çok azdır. Yeni açılan saat sergisi ile birlikte 700 civarında eser sergilenmektedir. 2006 yılından bu yana temalı geçici sergiler düzenlemek suretiyle, depolarımızda korunan ve sergilenmeyen eserleri, müze uzmanlarımız tarafından hazırlanan sergilerle gösterime sunuyoruz. Bu amaçla göreve geldiğim 2005 Temmuz’undan itibaren 2006 yılında “Saray’ın Laleleri” ve “Hamam: Osmanlıda Yıkanma Geleneği ve Berberlik Zenaati” sergileri ile 2008 yılında “Surre-i Hümayun” ile “Bir Reformcu Şair ve Müzisyen: Sultan III. Selim Han” sergileri düzenlendi; 2009 yılında İspanyol Kültür merkezi ile “Aynı Denizin Uçlarında: Doğu’ya Yolculuk Fotoğrafında El-Hamra ve Topkapı Sarayları” ve İran’dan ilk kez ödünç alınan eserlerle “İran Medeniyeti İki bin Yıllık Ortak Miras” sergilerini açtık. İran sergisinin iki memlekette de etkileri çok oldu.
2010 yılında yine ilk kez “Moskova Kremlin Sarayı’nın Hazineleri Topkapı Sarayı’nda”, “Topkapı Sarayı’nın hazineleri” ise Kremlin Sarayı’nda sergilenmişti; ayrıca Saray koleksiyonlarında yer alan Rus eserleri ile “Osmanlı Sarayı’nda Rusya” sergisi, 2010 Türkiye’de Japon Yılı çerçevesinde “Japonya’nın Beş bin Yıllık Güzellikleri” sergisi; Saray mekanik saat koleksiyonunda yer alan eserler ve İsviçre’den gelen eserlerle“ Dahi Breguet’nin Osmanlı Şaheserleri” sergileri düzenlendi. Topkapı Sarayı’nın saat koleksiyonu dünyaca meşhurdur ve bu sergiden sonra mayıs ayında Saray’daki Divit odası daimi saat seksiyonu olarak düzenlendi. Dolmabahçe Sarayı’nın saat uzmanları Recep Gürgen ve Şule Gürbüz’ün gönüllü çalışmaları ve Milli saraylarla işbirliği Sarayı’mızda bu seksiyonun dirilmesinde başlıca nedendir. Bu dönemde Milli saraylarla Topkapı Sarayı arasında her alanda bir işbirliği görüldü. Kültür bakanı Atilla Koç’un zamanında Sur-u Hümayun içindeki otobüs parkı kaldırıldı. Bakanımız Ertuğrul Günay Aya İrini’nin yanındaki kaçak lojmanları yıktırttı, saray arazisi içindeki muhtelif kuruluşlara ait binaları geri aldı ve Saraya dahil etti. Milli Eğitim bakanlığından alınan binalarda bugün saray arabaları seksiyonu hazırlanmaktadır.
2011 yılında İtalyan Kültür Merkezi ile düzenlenen “Venedik Dokuma Sanatına Osmanlı Desenlerinin Etkileri” sergisinde koleksiyonumuzda bulunan Venedik kumaşından eserler ve Bevilacqua firmasından kumaşlar gösterime sunulmuştur.
Ayrıca geçici sergilerin yanı sıra Mukaddes Emanetler Dairesi, Bağdat Köşkü, Sofa Köşkü (Kara Mustafa Paşa Köşkü), Sofa Camii, Dış Hazine (Silah Seksiyonu)’nun restorasyon ve renovasyonları yapılarak ziyarete açıldı ve Matbah-ı Amire (Saray Mutfakları)’nın restorasyonu bitirilip, teşhir tanzim çalışmalarına başlandı; yakında ziyaret edilebilecek.
Acil restorasyon ihtiyacı
Şu sıralar açılışı gerçekleştirilen “Harem” sergisi, ilk kez 2006 yılında düşünüldü. Harem’i, Saray’dan intikal eden ve müze envanterlerine kayıt edilen eserlerle ziyarete açıyoruz. Bu sergiyle ilginin artacağını umduğumuz Topkapı Sarayı Harem Dairesi’nin acil restorasyon ihtiyacının bulunduğunu, kapsamlı bir proje ve bütçe ile tamir edilmesi gerektiğini belirtmek isterim. Müzemizin en önemli ve zengin koleksiyonlarından biri olan yaklaşık 12.000 parçalık Çin ve Japon Porselenleri koleksiyonunun teşhir- tanzim, depolama, uzman ve restoratör istihdamı için ayrı bir bina gereklidir. İstanbul’un tarihi binalarından birinde Çin ve Japon, Avrupa porselenleri için ayrı bir müze kurulmalıdır. 2005’ten beri Topkapı Sarayı, Batı’daki etkin çalışan müzelerde görüldüğü üzere gerek kendi koleksiyonları gerekse ödünç aldıklarıyla sergi açmaya ve kataloglarını basmaya dikkat etmiştir. Bu katalogların bazıları yabancı dile de tercüme edilmiştir ve müzeci, koleksiyonerler dünyasında aranmaktadır. Sergilerin hazırlanmasında saray küratörlerinin başlangıçta ümitsiz konuşanları mahcup edecek başarılı bir icraat gösterdiğini bilgi ve birikimlerini ortaya koyduğunu söylememiz gerekir. Topkapı Sarayı Müzesi uluslararası şöhretini hak eden bir kuruluştur. Genç küratörlerin arasında akademik çalışmalar yapan ve dereceler alanların sayısı artmıştır. Dr. Filiz Çağman’dan başlayan bir geleneği titizlikle sürdürdük ve sürdürüyoruz. Ama ne yazık ki Türkiye’de bağış geleneği henüz gelişmektedir hatta vaat ettiğinden vazgeçen ve projelerin yarıda bırakanlar oldu.
Topkapı Sarayı’nda değişik zamanlarda yer almış olan sergilerden objeler
Topkapı Sarayı’nın arşivleri, çini koleksiyonları, yazma eserleri için ayrı binalar gereklidir, bunların yakın Sultanahmet çevresindeki son devir Osmanlı mimarisinin nadide örneklerini teşkil eden binalarda kurulması isabetli olacaktır. Sultanahmet meydanı ve çevresinin bir “müze adası” olacağı kesin bir gelişme gibi görülüyor. Doğrusu da budur. İstanbul gibi bir dünya metropolünün bir merkezi bölgesinin bu anlamda düzenlenmesi, hususi kanun ve yönetmeliklerle korunması mutlaka gereklidir. Hatta bu alanın bütçesinin ve idaresinin de ayrı olması gerekir. n