Yazarlar İlle de yeni olsun!

İlle de yeni olsun!

15.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

İlle de yeni olsun!

İlle de yeni olsun


Altı ayda 1.5 milyar lira, yanında da 8 - 10 çocuk, GAP gerçeği bu. Güney Anadolu Projesi’ne 15 milyar dolar akıtıldı; baraj yapıldı elektrik geldi, su gelemedi. Plana göre projenin bitimi için 10 yıl var. Yılda 2.5 milyar dolar eder, bu para yok. Dün Diyarbakır’dan aynı durumu yazmıştım, GAP arazisinin yüzde 50’sini il sınırlarında barındıran Şanlıurfa’dan naklediyorum. Pazar yerindeyim, yanıma işsiz bir genç adam yanaşıyor, "Masraflar bize ait olmak üzere, pamuğun yüzde 30’unu veriyorlar, para ağalara gidiyor" diye yakınıyor, Milliyet TIR’ında aynı sözler koro haline dönüşüyor. Halk pamuktan sağlanan gelirin istihdam yerine, ağalarının lüks yaşamına gittiğine inanıyor.

‘Rehber’ sokak çocukları
Vali Muzaffer Dilek, 270 işletmeden 120’sinin fabrika ölçeğinde olduğunu ve bu yıl biri tekstil, öbürü süt ürünleri olmak üzere iki tane yeni yatırım yapıldığını vurguluyor, krizin durduğu yerden hafif de olsa kıpırdadığının işaretini veriyor.
Sokak satıcısı çocuklar gözüme çarpıyor, emniyet yetkililerinden öğreniyorum ki, yılda 30 bin göç alan Urfa’da bu önemli bir sorun. Saat 23.00 ile 01.00 arasında uykuya dalmış, en az 10 - 15 çocuğu sokaktan evlerine taşıdıklarını söylüyorlar. Çukurova’ya gitmek yerine, Harran Ovası’nda geçimini arayanların mücadelesi çetin geçiyor.
GAP ve bölgenin turizm dokusu nedeniyle Balıklı Göl’ün ziyaretçileri malum... Emniyet son aylarda sokaklardaki 20 çocuğu rehber olarak eğitmiş, eğitim bursu veriyor; halkla kaynaşma penceresi açtığını göstermek için.
Meydanlarda basın açıklaması yapmak bundan üç - beş ay önce suçmuş, şimdi serbest. AB uyum yasalarının çıkması, halk ile emniyet arasında bir iyi niyet köprüsü kurmuşa benziyor ve polis soruyor: "Son aylarda hiç cop gördünüz mü?"
"Gördük" diyen çıkmıyor.
AB’nin izine Diyarbakır’da da rastlamıştım. Orada Girişimi Destekleme ve Yönlendirme Merkezi (GAP - GİDEM) adıyla 1997 yılında 5 ilde başlayan çalışmanın, önce BM’nin sonra da AB’nin katkılarıyla kadınlara ve işsizlere istihdam - iş olanakları geliştirildiğinden söz etmişlerdi.

Kanıma dokundu...
Urfa, bölgenin nüfus artış hızı en yüksek illerinin başında geliyor olabilir. Vali Dilek, konuya bölgenin niteliğine uygun çözümler getirme peşinde. Doğum kontrol hapının aptes bozduğuna inanan kadına doktor değil, müftü gönderiyor örneğin... Aydınlanmaya açlık diz boyu.
Çarşıdan Milliyet TIR’ına doğru yürüyorum, yanıma bir baba yanaşıyor: "Partililer doluşmuştur, orada söyleyemem ne olur yazar mısınız, Kızılay Kan Merkezi’ni ‘zarar ediyor’ gerekçesi ile kapattılar, çocuğuma kan bulamadım, kaybettim." Kızılay’ın Manisa ve Rize’de yeni iki kan merkezi açacağını da öğrenmişler; bu durum kanıma dokundu açıkcası. Paraları hortumlarken zararı düşünen yok! Vali de devreye girmiş, kapattırmamaya çalışıyor.

Türküleri dinleyeceğim
Urfa öyle genç, öyle doymamış ki; ne verirsen alacak. Onlar bugüne kadar aşiretlerin gösterdiği yerlere oylarını vermişler, aldıklarını soruyorsun, bilen yok. Necmettin Cevheri ve Sedat Bucak’ın oylarıyla DYP’ye, Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının yarattığı rüzgarla MHP’ye, bu dünyada gün yüzü görmemişlerin oylarıyla FP’ye ve "er geç biz de zengin oluruz" diyenlerin oylarıyla ANAP’a yönelen Urfa’nın istikameti değişir mi?
"Yolsuzluğa bulaşanlara oy yok" diyorlar, yeniyi istiyorlar. Yeninin içinde HADEP de var, AKP de... 1999 seçimlerinde MHP - DSP rüzgarının sinyalini, katıldığım bir "sıra gecesinde" almıştım. Gece boyunca sürekli istenen türkü; "Ölürem Türkiyemödi. Akşam da gideceğim sıra gecesine, bakalım bu kez dillerdeki türkü ne olacak?