Yazarlar"İrtica"

"İrtica"

29.03.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

"İrtica"

İrtica

Altan ÖYMEN

"İRTİCA" lugat anlamıyla "geriye dönüş" demek. Bu yüzdendir ki, üzerinde kelime oyunları yapılabiliyor. Mesela, Fazilet Partisi sözcüleri, Meclis'e sevk edilen "irtica tasarıları" için, "Asıl irtica, bu tasarılardır" diyor. Veya DTP Genel Başkanı Cindoruk, bu kelimenin askeri müdahaleler için de kullanılabileceğini söylüyor. Ama, "irtica"nın bir de tarihimiz içinde oluşmuş çok somut bir siyasal anlamı var ki, gündeme yeniden girmesi, sadece onunla ilgilidir.
"İrtica" o anlamıyla devleti ve toplumu "şeriat hukuku"na göre yönetmeyi hedefleyen hareketlerin adıdır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki "çağdaşlaşma" çabalarının karşısına, hep o hareketler çıkmıştır. Üçüncü Selim dönemi.. İkinci Mahmut dönemi.. Ve daha sonrası.. Hepsinde, çağdaşlık karşıtlarının hareket noktası, "Din elden gidiyor" iddiasıydı.
Bunun, bu yüzyılın başındaki örneği 31 Mart olayıdır. Yakında 89'uncu yıldönümüne ulaşacağız. Benim neslimden olanlar, canlı tanıklarından da dinlemişlerdir. Ayrıca, üzerinde yazılmış pek çok kitap ve anı var. 1909'un 31 Mart (şimdiki tarihle 13 Nisan) gününde imparatorluk başkenti, "şeriat hukuku" adına isyan edenlerin, önlerine geleni katlettiği bir mezbahaya döndürülmüştür. Başında sarık veya fes yerine kalpak taşıdığı için "gavur" sayılan siviller, "mektepli"dir diye dinsiz bilinen subaylar, yanlışlıkla Hüseyin Cahid'e veya Ahmet Rıza Bey'e benzetilen milletvekilleri, sokak ortasında, sorgusuz - sualsiz linç edilmiştir. İsyancıların talepleri, klasikti:
Hukukun şeriata göre yeniden düzenlenmesi.. Kadınların zabt-ü rabta alınması.. (O arada Beyoğlu'na çıkmalarının yasaklanması).. Orduda ve hükümette belirli kumandan ve bakanların görevlerinden alınması.. v.b..
Devrin Sultanı Abdülhamit'in bu isyanla ilgili tutumu tartışmalıdır. Başlangıçta hükümette ve sivil ve asker yönetim birimlerinde değişiklikler yaparak, isyana katılanlar için af ilan ederek, taleplere uygun bir rota çizmiş, Hareket Ordusu'nun müdahalesinden sonra ise tahtından uzaklaştırılmıştır. Bunlar ve 31 Mart olayıyla ilgili daha birçok gelişme, tarihçilerin eserlerinde çeşitli yönleriyle ele alınır. Fakat o olayın en belirgin niteliği, belleklerde "irtica" kelimesiyle özdeşleşmiş olmasıdır.
***
EVET, "irtica" kelimesinin dilimize yerleşmesi, asıl, 31 Mart olayıyla oldu. Fakat bu kelime, Milli Mücadele ve Cumhuriyet dönemlerinde de unutulmadı. Çünkü yurdun o köşesinde bu köşesinde, aynı çizgiden kaynaklanan büyüklü küçüklü kalkışmalar eksik olmadı.
1950'lerde demokrasiye geçildikten sonra işin şekli değişti. Artık eskisi gibi, isyanlar kalkışmalar yoktu. Fakat "şeriat hukuku" istemeyi, demokrasi içinde bir "hak" sayanlar vardı. Demokratik bir şekilde iktidara gelirlerse, o hukuku yerleştireceklerini ilan ediyorlardı.
Gerçi gerek 1961 Anayasası, gerekse 1982 Anayasası, buna kesin bir sınır koymuştu. Laikliğin, demokratik cumhuriyetin temel niteliği olduğunu vurgulamış, bunun değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceğimi belirtmiş ve demişti ki:
1 - "Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayatma"ya kalkamaz.
2 - "..Siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz."
Ama bu hükümler, o iddiaları durdurmaya yetmedi. Bazıları bunları yok saydı. Bazıları bunlara yorumlar getirdi. Ve "şeriat hukuku" isteklerinin kürsülerde ve mitinglerde dile getirilmesi devam etti.
Bu sürecin sonucu olarak da şimdi, o "irtica" kelimesi, "irticayla mücadele" gereği ile birlikte yeniden güncelleşmiş bulunuyor.
Keşke böyle olmasaydı.. Siyasetimizde söz sahibi olanlar, yakın tarihimizin acı olaylarını hatırlayabilseydi.. Toplumumuzun çok geniş bir kesiminin bu konuda ne kadar hassas olduğunu gözönünde tutabilseydi.. Demokratik siyasette gidebilecekleri yerin, - gene demokrasinin gereği olan - sınırlarını kendiliklerinden görebilseydi.. Bu "irtica" kelimesi de, artık sadece tarih sayfalarında kalabilseydi..


Yazara EmailA.Oymen@milliyet.com.tr

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler