Yazarlar İstanbul hava kirliliğinin neresinde?

İstanbul hava kirliliğinin neresinde?

18.02.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

İstanbul hava kirliliğinin neresinde?

İstanbul hava kirliliğinin neresinde

Nazire KALKAN

Son yıllarda doğalgaz ve ithal kömürde alınan radikal sayılabilecek önlemler, İstanbul'da olası kitle ölümlerinin yolunu kesti. Ancak uzmanlara göre kirlilik yüzünden yavaş yavaş zehirlenmeye devam ediyoruz.
İstanbul'daki hava kirliliğinden gittikçe daha az söz etmeye başlamıştık ki, ocak ayının başlarında, yeniden ve bir anda nefes alamaz hale geliverdik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin değişik semtlerde yaptığı ölçümler İstanbulluların o günlerde ortalama 250 miligram/m3 kükürt dioksit ve 218 miligram/m3 toz soluduğunu gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün kükürt dioksit için önerdiği kısa vadeli üst sınır ise 150 miligram/m3.
Ancak bu verilerin yalnızca 24 saatlik ortalamayı ortaya koyduğunu gözönünde bulundurunca, bazı saatlerde ve bazı semtlerde bu oranların çok daha üzerine çıkıldığını tahmin etmek zor değil.
Yüksek basınç sıcak hava kütlesiyle karşılaştı (inversion) ve soluduğumuz havanın çok da temiz olmadığını bize yeniden hatırlattı. Aynı olay 5 şubatta başlayan ve yaklaşık 3 gün boyunca İstanbullulara soluduğu havayı zehir eden inversion sırasında da yinelendi.
Ancak eskiye göre gelişme yok değildi. İstanbul bundan bir kaç yıl öncesine kadar kimi saatler 750 - 1000 miligram/m3'e ve hatta daha üstüne çıkan kükürt dioksit oranıyla hızla kitle ölümlerine doğru giden bir kent görünümündeydi. Son yıllarda doğalgaz ve ithal kömürde radikal sayılabilecek önlemler alınması bu gidişi en azından durdurdu. Yine de hava kirliliği yüzünden ani olarak ölmekten kurtulmuş olmamız, bu konuyu kendimize dert edinmeyeceğimiz anlamına gelmiyor.
Kömür konusunda Türkiye'nin önde gelen bilim adamlarından İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Ekrem Ekinci, İstanbul'daki son durumu değerlendirirken, "son yıllardaki gelişmeye bakarak asla İstanbul'da hava kirliliği sorunu halledilmiştir diyemeyiz. İstanbul hala dünyanın en kirli şehirlerinden biri. Kitle ölümü olmasa da yavaş yavaş zehirlenmeye devam ediyoruz," diyor.
Yine de İstanbullular bu yıl kışın ilk aylarını havaların da etkisiyle geçmiş kışlara kıyasla daha rahat geçirdiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı ölçümlere göre, ekim ayında Avrupa yakasının kükürt dioksit ortalaması 41 mikrogram/m3 olarak gerçekleşti. Kasım ayında kirlilik arttı ve kimi günler Büyükşehir Belediyesi'nin bu yıl için koyduğu 50 mikrogram/m3 hedefinin hayli üzerine çıkarak 200'ün üzerinde seyretti. Avrupa yakasında aylık ortalama 78 mikrogram/m3 oldu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ölçümlerine göre kirlilik aralık ayında yine azalmış görünüyor. Anadolu yakasının aylık kükürt dioksit ortalaması 43 mikrogram/m3. Ay içinde saptanan en yüksek değer ise 67 mikrogram/m3.
Ocak ayı ise hava kirliliğinde sorunlu günlerin başlangıcını haber verir gibiydi. 3 ocakta Avrupa yakasında 277 miligram/m3'e çıkan çıkan kükürt dioksit oranı, yine ayın ortalarında bazı günler 245 ve 208 miligram/m3 olarak gerçekleşti. Ancak ay ortalaması geçmiş yıllara göre yine de oldukça içaçıcı: 101 miligram/m3. Anadolu yakasında ise 71 miligram/m3.

Kaçak kömüre rağbet azalınca, geçtiğimiz yıl 35 bin ton kaçak kömür yakalanan İstanbul'da bu yıl bu miktar 6 bin tona geriledi.
İstanbullular bu kış geçtiğimiz kışa göre daha az kömür tüketecekler. Şu ana kadar İstanbul'a giren kömür miktarı 1.6 milyon ton. Kış sezonunun sonuna kadar tüketilecek kömürün ise 2.3 milyon tonu aşmayacağı tahmin ediliyor. Geçtiğimiz kış ise 2.7 milyon ton kömür tüketilmişti.
Bundan bir kaç yıl öncesine kadar bir kış sezonunda tüketilen ortalama kömür miktarı ise 8.5 milyon tona ulaşıyordu. Yüksek kalorili ithal kömüre geçilmesi ve doğalgazın yaygınlaştırılmasıyla kömür tüketimi de düşmeye başladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Müdürü Mustafa Öztürk, İstanbulluların kömür konusunda bu yıl geçmiş yıllara oranla daha bilinçli bir tavır sergilediklerini düşünüyor. Kaçak kömürün bazı gecekondu semtleriyle sınırlı kaldığını belirten Öztürk şöyle diyor:
"Geçmiş yıllarda bu konuda apartmanlarla da mücadele etmek zorunda kalıyorduk. Şimdi bu durum ortadan kalktı. Çünkü İstanbullular kömürün kütlesinin değil, kalorisinin önemli olduğunu artık anlamış bulunuyorlar. Biraz şüphelendiklerinde hemen bizi arayıp, analiz yapılmasını isteyen bir sürü apartman yöneticisi var. Kısacası torbalı kömür İstanbul'da tuttu."
Düşük kalorili kaçak kömürün önemli ölçüde azalmasının hava kalitesinin yükselmesinde etkisi olduğunu belirten Öztürk'e göre, İstanbul'da bu kış hava kirliliği geçen yıla göre yüzde 20 azaldı. Geçtiğimiz kış 85 - 100 miligram/m3 dolayında seyreden kükürt dioksit oranının bu yıl 50 - 60 miligram/m3 olarak gerçekleştiğini söyleyen Öztürk, "inversion olduğu günlerde bu miktarların üzerine çıkılmıştır. Ancak yine de geçmiş yıllarda olduğu gibi kimseye "aman, kaloriferinizi yakmayın, sobanızı yakmayın" uyarısında bulunmak zorunda kalmadık," diyor.
Öztürk'ün verdiği bilgiye göre, İstanbul'da belgeli olarak satılan kömürün yüzde 50'si ithal, yüzde 30'u Soma - Zonguldak kaynaklı, geri kalanı da Kemerburgaz havzasından gelen iyileştirilmiş kömür.

Büyükşehir Belediyesi'nin 10 ayrı noktada deneme ölçümlerine başladığı on - line ölçüm cihazları yaygınlaştığında, İstanbul'un hava kirliliğini an be an izlemek mümkün olacak. Böylece üst sınırların yılda kaç kez aşıldığı da görülebilecek.
İstanbul'daki hava kirliliği oranları şu anda 2 ayrı kaynaktan alınabiliyor; Büyükşehir Belediyesi'ne ait seyyar kamyonlarla yaklaşık 20 noktada ölçüm yapılıyor. Bir diğer kaynak da Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan ölçümler.
Ancak Büyükşehir Belediyesi, kısa süre önce satın aldığı cihazlarla "on - line" ölçüm yapmaya hazırlanıyor. Bu cihazların özelliği hava kirliliğini 24 saat izlemeyi mümkün kılması. Belediye yetkilileri yakında modem bağlantısıyla basına ve ilgili kurumlara değerlerin anlık olarak geçilebileceğini ifade ediyorlar. Şu anki yöntemlerle ise ancak 24 saatlik ortalama değerlere ulaşabiliyoruz.
Konunun uzmanları İstanbul'da halen belediye ve bakanlık tarafından kullanılmakta olan ölçüm yöntemlerinin göreceli olarak eski kaldığını ifade ediyorlar.
On - line cihazlar yaygınlaştırılmadığı takdirde, İstanbul'daki hava kirliliğinin boyutları hakkında gerçek anlamda fikir sahibi olunamayacağına dikkat çeken Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü öğretim görevlilerinden Prof. Orhan Yenigün, "asıl önemli olan gün içindeki değişimleri izleyebilmek. Böylece en kirli saatlerdeki değerlere ulaşabiliriz.
Ancak bunlar şu anda hiçbir şekilde ölçülmüyor. Örneğin ben Etiler'de Levazım Sitesi'nde oturuyorum. Doğalgaz ulaşmadığı için kömürle ısınıyoruz. Kaloriferlerin yakıldığı saatlerde belediye ölçüm aletlerini buraya koysa "peak" (en yüksek) değerler elde edileceğinden hiç kuşkum yok," diyor.

Bir diğer önemli nokta da, üst sınırın yılda kaç kez aşıldığı. İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Ana Bilim Dalı Başkanı Selahattin İnce, Avrupa Birliği standartlarına göre bu değerlerin yılda en çok bir kez aşılmasının kabul edilebileceğine dikkat çekiyor:
"Ortalama değerler her zaman her şeyi söylemez. Örneğin İstanbul'da 1993 yılında kükürt dioksit sınırı yıl boyunca tam 400 kez aşılmıştı.
Sağlık Bakanlığı'nın ölçümleri sabit noktalarda yapıldığı için belediyeye göre belki daha güvenilir ama onların da metodları yanlış. Bakanlık öyle yerler seçmiş ki, nerede sağlık ocağı varsa oraya ölçüm cihazı koymuş. Tamamen kendi örgütlendikleri noktaları tercih etmişler. En kolayı öyle olduğu için."