Kadri Gürsel

Kadri Gürsel

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Helsinki
Dünyada gazetecilerin kafasını hangi meseleler meşgul ediyor, biz hangi sorulara cevap arıyoruz? 
Dünyanın ne kadar içindeyiz, ne kadar dışında?
Ne kadar Dünyalı olduğumuzu merak edenler için, uluslararası forumlardaki tartışma gündemleri bir “cevap anahtarı” sunabilir.
Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Helsinki’de önceki gün sona eren yıllık kongresinde tartışılan konuları alt alta sıralayınca cevap anahtarının önemli bir parçasını elde edebiliyorum.
49 ülkeden gelen büyük çoğunluğu gazeteci 211 kişi, Helsinki’de üç gün boyunca şu soruların cevabını aradı:
Rusya ile yeni bir soğuk savaş ne kadar mümkün?
Uluslararası mali krizde medyanın sorumluluğu var mıydı? Kriz medyayı nasıl etkileyecek?
Asya ekonomileri şimdi özgür medya olmadan ekonomik kriz ve yolsuzluk sorunlarının üstesinden gelebilecek mi?
Televizyon haberciliğinin internet karşısında bir geleceği olabilir mi?
Medya, küresel iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmak için üstüne düşeni yapıyor mu?

Hasan Cemal’in Karayılan dizisi
Son tartışma konusu da şu sorular etrafındaydı: “Gazeteciler teröristlerle konuşmalı mı? Gazeteciler, teröristlerin halkla ilişkiler kampanyalarında kullanılmamak için kırmızı çizgiyi nereye çekmeliler?”
Türkiye’de yukarıdaki sorularla ilişkili bir tartışma, Hasan Cemal’in “PKK’nın 1 numarası” Murat Karayılan ile yaptığı söyleşi bağlamında yaşandı...
IPI Kongresi’nde bu sorunsal hakkında söylenenler Türkiye’deki tartışmaya bir katkıda bulunabilir. Bu bakımdan önemsiyorum.
Panelin yöneticisi, Pakistanlı terörizm uzmanı gazeteci, İslamabad’daki Geo TV’nin yönetici editörü Hamid Mir’di... “Teröristlerle konuşmalı mı?” diye bir soru sorulunca, herhalde görüş açıklamayı kariyeri bakımından yeryüzünde en çok hak eden gazeteci Hamid Mir...
Çünkü Bin Ladin’le söyleşi yapma rekoru Hamid Mir’de. 1997’de ve 1998’de yaptığı iki söyleşinin ardından, 2001’de 11 Eylül saldırılarından sonra El Kaide lideriyle yüz yüze görüşen ilk ve son gazeteci...
Panelde Hamid Mir’in karşısında CNN’in terörizm analisti, Amerikalı gazeteci Peter Bergen oturuyordu...
Bergen, 1997’de CNN için Bin Ladin’le dünyadaki ilk TV söyleşisini yapan gazeteci. Terörizm konusunda bazıları çok satanlar listesine girmiş kitapları var.

Terörist: ‘Haber yapıcı’
Hamid Mir, Bergen’a şunu sordu: “Medyanın hükümetler ve teröristler arasında bir araç olarak kullanıldığı şeklinde bir suçlama var. Thatcher ‘Tanıtım, teröristlerin oksijenidir’ derdi. Katılıyor musunuz?”
Bergen’ın cevabı da şu oldu:
“Biz teröristlere oksijen vermesek, teröristlerin bildirilerini ve videolarını yayımlamasak, halk bu konuda kanaatini neye göre oluşturacak? Evet, terör oksijenini medyanın haberciliğinden aldı. 11 Eylül’den sonra da El Kaide bundan çok faydalandı. Teröristlerin de aynı sanatçılar, işadamları ve politikacılar gibi birer haber yapıcı (newsmaker) olduğunu kabul etmeli ve oto-sansürden uzak durmalıyız.”
Paneli birlikte izlediğim Haluk Şahin, Hasan Cemal’in Karayılan konulu dizi yazılarından sonra devlet ve hükümetin üst düzeyinden aldığı davetleri kabul etmesini gündeme getirdi ve “Gazeteciler devlete ekstra bilgi vermeli midir? Hangi noktadan itibaren gazeteciliğin sınırlarının ötesine geçilir?” diye bir soru yöneltti Bergen’a...
Bergen, “Enformasyonun tamamının yazılması gerektiğine göre geride onlara (devlete) söylenecek bir şeyin de kalmamış olduğu varsayılır. Her şey on the record olmalıdır” diye cevap verdi bu soruya.

En zor soruları sormak
Ben de Bergen’a, gazetecinin kendi iradesiyle teröristlere ulaşarak onlarla söyleşi yapmasını, “teröristlerle konuşmak” sorunsalı çerçevesinde nasıl değerlendirdiğini sordum.
Çağın gerçeklerini gözeten ilginç bir cevap verdi: “İnternet çağı bu tartışmanın mecrasını değiştirdi. İnternet sayesinde onların (teröristlerin) görüşlerini duyurmak için artık ana akım medyaya ihtiyacı kalmadı. Dolayısıyla onlara biz ulaşmalı ve bildirilerinde yer almayan en kilit konuda onları sorgulamalıyız. ‘Masum insanları neden öldürüyorsunuz?’... Bu en önemli soruyu onlara sormalıyız.”
Hamid Mir de “Onlarla karşılıklı etkileşime girebiliriz ama onların aleti olmamalıyız” derken bütün söyleşilerinde Bin Ladin’e hep “en zor soruları sormuş olmasıyla” açıkladı bu mesafeli duruşunu.