İkinci Tiflis kuşatması

12 Mart 2020

Kendime bir kadeh prosecco koyuyor ve bilgisayarımı açıp düşünmeye başlıyorum. Bir gün önce annemi çok üzgün görüyorum, içine içine ağlıyor. Ve ikimize de iyi gelecek ne olabilir diye düşünürken kendimi skyscanner tararken buluyor ve anneme “Anne pasaportunun geçerliliği devam ediyor mu?” diye sorup olumlu yanıt almam üzerine Cuma 21.00 suları gidiş, Pazar 20.00 suları varış olacak şekilde THY’den biletlerimizi alıyorum.

Tabi benim için, en içimi kıpır kıpır eden kısım başlıyor yine. 76 sekmenin açık olduğu ve herbirinden excelime işlediğim mekanların olduğu internet sayfalarım... Haftasonu kaçamağı için harika saatler olmakla birlikte, 600TL gibi bir fiyata gidiş-dönüş bilet aldığımızı düşünürsek potaya 3’lü sayı attığımız nadir anlardan birini yaşıyoruz.

Daha önce buraya gitmiş olduğum için, planımızı, hem daha önceki plana sığdıramadıklarım, hem de annemin hoşuna gideceğini düşündüğüm yerlerle dolduruyorum. Tabi bu seferlik annemi çok yormamak adına, planı

Yazının Devamı

Et Yiyoruz, Tırnaklarım Uzun!

28 Mayıs 2019

İki farklı dini dibine kadar yaşadığım yerdir burası. Bir an gelsin gözünüzün önüne, daracık sokaklarda Kurban Bayramı dolayısıyla kesilmiş hayvanların kanları üzerinden atladığım ve aradan birkaç saat geçtikten sonra Hindular'ın ölü yakma merasimlerine denk geldiğim.

Araştırırken hep gün boyunca tuhaf bir kokuya, gün sonunda da duş alırken vücudundan akanlarla suyun karardığını okumuştum. Ben, bütün gün sokaklarda yürümüş olmama rağmen, böyle bir manzara ile karşılaşmadım.

Evet, bu dini de anlayabilmek için gittiğim iyi olmuş ama “Tanrım bu nasıl bir güzelliktir!” ya da “Keşke biraz daha kalabilsem.” gibi cümleler geçmedi hiç aklımdan.

Deli sıcak. Gece fosur fosur uyumuşum. Tren tıngır mıngırtısıyla yarı uyanık şekilde Olacab bekliyorum ve kesinlikle Olacab bulamıyorum. Kafamdaki tutar ile tuktukların söylediği rakamlar uyuşmuyor, artistlik yapıyorum. Sonra “Kübra birkaç lira için etrafı göreceğin zamandan kaybetmen anlamlı mı?” diyip tuktuk’a “ok” diyorum. Adam “Yollar kapalı.” diyip beni yolun ortasında bırakıyor ve başka bir bisiklet tuktuk’a devrediyor. Şaşkınlıklar ve acılar içerisinde – “Azman bir bavulu bu adamcağıza nasıl taşıtayım?!” diyerek- biniyorum. Bunları anlatıyorum,

Yazının Devamı

Ma'am You Want Tuktuk?!

25 Nisan 2019

Sabah saatlerinde Japiur’dan Agra’ya doğru trenle yola çıkıyorum. Sözüm ona en üst sınıftan bilet aldım ama “en üst sınıftan aldım.” diyince aklınıza kuş sütüyle beslenildiğiniz falan gelmesin. Sadece kendine ait koltuğunun olduğu bir dünya gelsin gözünüzün önüne.

Tren Agra’ya yaklaşırken tren kapısından şehri izliyorum ve Agra Fort’un toprak rengini hafızama kazıyorum. İniyorum ve hemen bir tuktukla bavulumu otele bırakıp kafamdaki tek sorun olan “Varanasi’ye nasıl gideceğim?” meselesini çözmek üzere tren istasyonuna dönüyorum.

Pazar günü olduğu için bilet satışları gerçekleşmiyormuş efendim. “Bugün git, yarın gel.” dediler. Tam Agra Fort’a gitmek üzere istasyondan çıkıyorum çılgın Muson yağmurlarına denk geliyorum.

“Neticede Muson, biraz yağar sonra durur.” diyip biraz içerde bekliyorum. Beklerken birçok tuktuk insanı gelip “Maaaam yu vant tuktuk?” sorusuyla seni boğmaya başlıyorlar. Derken yerde yatan insanlardan bir tanesi gözlerini bana dikmiş olması dolayısyla dikkatimi çekiyor ve bir bakıyorum yüzü tamamen sineklerle kaplı. Tanrım çok ilginç! İnsan gayri ihtiyarı eliyle bazı hareketler yaparak sinekleri kovmaya çalışır, bizimki kesinlikle onlarla barışık bir şekilde yaşıyor.

Ney

Yazının Devamı

Kutunda Ne Var Jaipur?

25 Mart 2019

Yolun ortasında 4 kadının dizlerinin üstüne bağdaş kurup birbirlerinin bitlerini ayıkladığı, orjinal pashmina’nın yüzük içinden geçirildiğinde, yüzüğe takılmayacağını öğrendiğiniz, sokağın ortasında durduğunuzda karşınızda sareesinin arasından göbeğini gördüğünüz kadının size doğru göbek attığı, pembe-toprak rengi karışımı atmosferin büyüsüne kapıldığınız, tuktuklardan mantraların yükseldiği, ineklerin, maymunların yamacınızda size eşlik ettiği, sokakta yürürken yeni bırakılmış “dışkı" parçalarına şahit olduğunuz, bunlara basmamak için uzun atlama deneyimi kazandığınız yerdir Jaipur. Yani hayata hazırlandığınız yerdir burası.

Havalimanından çıkmamla o boğuk yağmur öncesi basık havanın yüzüme çarpması bir oldu. İlk iş gideceğim yere uber ve ola ile ne kadara giderimi hesaplatıp Ola ile gittim. Çok çok uygundu. Özellikle cesaretiniz varsa paylaşımlı olanlar inanaılmaz ucuza denk geliyor.

Otele bavulu bıraktıktan sonra hemen bir tuktuka atlayıp turuncu-pembe-toprak rengi üçlemesinin tonları arasında kaybolduğunuz merkeze doğru yol alıyorum. Gezeceklerim arasında

Yazının Devamı

Anne Ben Hindistan Yolcusuyum!

12 Şubat 2019

“Dolu dolu 14 gün geçirdik Hindistan’la...

New Delhi- Mumbai- Jaipur- Agra- Varanasi- New Delhi derken sabah uyandığımda “Neredeyim?” sorusunu sorduğum oldu. Her zaman olduğu gibi abartı, ordan oraya ama heşey içinde planlamışım. Çok keyifli jazz bile dinleyebildim. Bu tempoya ancak deneyimli kardeşim adapte olabilirdi. Ben bile “Kübra sence de abartı değil mi bu?” dedim:)

Duygularımı hiç kontrol edemedim. Bir an tavanı görüp, bir an libido killer anlar yaşadık. Hani “Abi ne işim var bu adamla” diyip 13dk sonra gözlerinden kalplerin fışkırdığı... Ama zaten hep aynı seyretse çok sıkıcı olmaz mı her şey.

Çok söylendim, çok sinirlendim, mindset yönünden kabullenemedim, “Oyyy! We’re in the line” dedim, “yok artık Lebron James” dedim. En yakın arkadaşlarıma “Kızlar ben sanırım Jaipur’dan sonra ne gerekiyorsa ödeyip Türkiye’ye geri döneceğim, devamını getiremeyeceğim” yazıp gönder tuşuna basmayı unuttuğum, birkaç gün sonra mesajımı farkettiğim anım oldu ama “Oha renklerin güzelliğine bak” diyip ağzımın salyasını toparlamaya çalıştığım, “Of abi tadı çok iyi” dediğim, “Ne güzel bir yermiş, keşke Türkiye’de de olsa”yı aklımdan geçirdiğim anlarım oldu.

Yazının Devamı

Hangisisin Gürcistan?

16 Ocak 2019

Sorarım sana Gürcistan! Soldan direksiyon musun? Sağdan direksiyon mu?

Sokaklarda peynir satan küçük dükkanlar, metrolarda upuzun yürüyen merdivenler, her an yaşayan sokaklar, küçük baharat dükkanları, ellerinde pidemtrak ekmek taşıyan insanlar, Ramazan’daki pide kuyruğuna benzeyen ekmek kuyrukları, şahane bina içleri, sokaklardaki sıcak şarap tencereleri, küçük heykeller, duvarlardaki duvar sanatları, tatlı şarapları, “Türk gibi ama değil gibi” düşünceleriyle ben Tiflis’i pek sevdim!



Yazının Devamı

Masal Diyarı Toskana

20 Kasım 2018

Siz hiç hayatınızda biri olmadan aşk hissini tattınız mı? Ya da sokakta yürürken yalınayak çimlere basıyormuş hissine kapılıp, kafanızın içinde Nat King Cole'un "Love" şarkısını duyarak dans etmeye başladığınıza şahit oldunuz mu?

İşte ben, bu şahane duyguları Toskana seyahatimde tattım. Yazar olmayan bir insanın bu hisleri yansıtmaya çalışması kadar zor bir durumu elimden geldiğince yapmak üzere işe koyuluyorum =)

Dört günlük seyahatimizin ilk durağı kızıl rengindeki Bolonya idi. Turistlerle dolu cıvıl cıvıl sokaklar bizi güneşle karşıladı.

Sabah Milano’dan araba ile geldiğimiz için biraz yorulmuştuk ve gezmeye başlamadan önce ilk keşfimiz olan Osteria dell’orsa adlı restorana gittik.

Rezervasyon almayan mekânlardan bir tanesi olan bu restoranın önünde uzun kuyruklar oluyor. Adınızı kapıdaki çalışanın listesine yazdırdıktan sonra beklemeye başlıyorsunuz. Biz 20 dakika kadar sırada bekledik. Genelde sırada beklerken birer kadeh şarap içiliyor. Ama bu içilenler, içeriden gelen kokularla kabaran iştahı bastırmaya yetmiyor =)

İçeride turistler olduğu gibi yerliler de var. Ortam pek sıcak. Ne giydiğinizin bir önemi yok. Mühim olan gelenlerin karnını en güzel şekilde doyurmak.

Menüyü

Yazının Devamı