Yazarlar Liberal milliyetçilik

Liberal milliyetçilik

30.07.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Liberal milliyetçilik

Liberal milliyetçilik

       Geçen yazımda eski kültür bakanlarından Namık Kemal Zeybek'in "İdeolojisi olmayan devlet olmaz... Hukuk sistemi bütün inanç, düşünce ve ideolojilere söz hakkı ve hürriyeti tanıyabilir. Tanımalıdır da. Ancak devlet, eğitim yoluyla ve başka yollarla yurttaşlarına yurtseverlik ve milli değerlere bağlılık duygularını aşılamak durumundadır" sözleriyle (Bkz. Hasan Pulur, Milliyet, 25 Temmuz), açıklığa kavuşturulması gereken soruları gündeme getirdiğini yazmış; "İdeolojisi olmayan devlet olur mu?" sorusunu cevaplamaya çalışmıştım (28 Temmuz).
       Peki, "Bütün devletler vatandaşlarına, yurtseverlik ve milli değerlere bağlılık duygularını aşılamak durumunda mıdır?" Evet, tabii ki bütün devletler, eğitim ve başka yollarla "yurtseverlik ve milli değerlere bağlılık duygularını aşılamak", daha doğru bir ifadeyle, yurttaşlarının sadakat ve bağlılığını kazanmaya çalışmak durumunda.
       Ne var ki, otoriter ve totaliter rejimlerle yönetilen devletlerle, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiyle yönetilen devletlerin bu konuya yaklaşımları hayli farklı. Denebilir ki, otoriter ve totaliter rejimler yurttaşlarının sadakat ve bağlılığını milli ve / veya dini değerlerin aşılanması temeli üzerinde; demokratik rejimler ise yurttaşlık ve yurtseverlik değerlerinin, hem milli hem de liberal değerlerin aşılanması temeli üzerinde sağlamaya çalışıyor.
       Yakın tarihin tecrübelerine baktığımızda faşist, komünist, İslamcı veya diğer totaliter ya da otoriter rejimlerin, çoğunluğun (hatta bazen azınlığın) milli ve / veya dini değerlerini toplumun geri kalanına zorla benimsetmeyi hedef alan kimlik politikaları izlediklerini görüyoruz. Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasilerin ise, uygulamalarında farklar görülmekle beraber, dinleri, dilleri ve kültürleri farklı olan azınlık kimlik ve kültürlerine ilke olarak saygılı rejimler olduğu açık. Demokratik rejimlerin yurttaşlarının sadakat ve bağlılığını kazanmada otoriter ve totaliter rejimlere göre ölçülemeyecek kadar başarılı oldukları da ortada. Aradaki fark, "zorunluluk" ile "gönüllülük" arasındaki fark kadar...
       Denebilir ki globalleşme, toplumları dinsel, dilsel, kültürel açılardan giderek daha heterojen hale getiriyor. Bu koşullar demokrasileri, kimlik politikalarını giderek artan ölçüde "liberalizmle milliyetçiliği evlendiren", yani dinler, budunlar, ırklar, kültürler üstü bir milliyetçilik politikasına dayandırmaya yöneltiyor.
       Liberal yorumuyla milliyetçilik, toplumu ayıran değil birleştiren ortak değerleri; yurtta, tarihte ve kaderde ortaklığı, paylaşılan hak ve sorumlulukları, refah, barış ve özgürlüğe ancak ortak çabalarla varılabileceğini vurguluyor; kısaca, "yurtseverliği", gönüllü, kan bağına değil özgür tercihe dayalı bir milliyetçilik anlayışını yerleştirmeyi hedefliyor. Liberal milliyetçilik anlayışı, bireylerin birden fazla kimlikleri, birden fazla vatandaşlıkları ve birden fazla sadakatleri olabileceğini kabul ediyor; yalnız kendinin değil bütün milletlerin "milli değerleri"ne saygıyı içeriyor.
       Türkiye'nin bugüne kadar uyguladığı, "yurtseverlik"ten ziyade "milli değerleri" vurgulayan, "Türkleştirme ve Sünnileştirme"ye ağırlık veren, yurttaşlarının sadakat ve bağlılığını bu yolla kazanmayı amaçlayan kimlik politikalarının ciddi bir kriz içinde olduğunu görüyoruz. Kimlik politikaları yeniden tanımlanma ihtiyacında.
       Liberal milliyetçilik, giderek dünyaya açılan; demokrasi talebinin giderek yükseldiği; her geçen gün sayıları artan çifte ve daha çok uyruklu yurttaşlarıyla: din, budun, dil bakımından hiç de türdeş olmayan yapısıyla Türkiye bakımından giderek önem ve aciliyet kazanan bir milliyetçilik anlayışı.



Yazara E-Posta: salpay@superonline.com