YazarlarMedeni Cesaret

Medeni Cesaret

24.09.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Medeni Cesaret

Medeni Cesaret

Türkiye'de yurttaşlık bilinci, genelinde iaat duygusuna dayanıyor. İmparatorluktan devralındığı öne sürülebilir. 75. yılını kutladığımız Cumhuriyet döneminde bile yurttaş olmanın gereklerini her gün yerine getirmeyi öğrenmedik. Tebaa konumu hala aşılamadı. Yurttaş olmak, hakkını aramayı bilmek ve gerektiğinde itiraz sesini yükseltebilmektir. Ama Türkiye emir - komuta zinciri altında yaşamayı doğal kabul eden bir toplum.
Hiç kuşkusuz, arada şaşırtıcı olaylar görülmüyor değil. Son örneklerinden biri, aylardır ödeneği gönderilmediği ve bu yüzden işçilerinin parasını ödeyemediği için işleri paydos eden ve sokağa inen Mardin Belediye Başkanı'nın davranışıdır. Aylardır yarı aç yarı tok yaşayan işçilerin durumunu görmezden gelemeyen Başkan Abdülkadir Tutaşı nutuk ya da zılgıt çekebilecekken, işçilerin yanında yer alıp eyleme geçiyor. Bu ne zamandır raslanamayan bir medeni cesaret örneğidir.
Bazı milletvekillerinin partiler arasında "fink attığını" ya da liderlerinin her sözüne alkış tuttuğunu anımsadığımızda Başkan'ın davranışı önem kazanıyor. Gerektiğinde "hayır" demeyi, "olmaz" demeyi öğrenmedikçe, sivil toplum oluşturulamaz. Daha da önemlisi, bu türden yurtdaşlar olmayı başaramadıkça özgürlük ve demokrasi de gerçekleştirilemez. Tam da bu yüzden emekçi sınıf ve kesimlerin, her gün yönetenlerin nasıl yönettiği üzerine kılı kırk yararak durmasında, her olayı eleştirel açıdan değerlendirmesinde sayısız yarar vardır. İnsanlar yurttaş ve birey olarak içinde yaşamak zorunda bulundukları ya da bulunduruldukları koşulları anlamaya başlamadan o koşulları değiştirme gereksinimini duymazlar çünkü.
Günümüz toplumu, tüm özgürlükçü söylemine ve vaadlerine rağmen, giderek bir denetim toplumu olmaktadır. Tüketim ideolojisi içselleştikçe ve piyasa bütünleştikçe, yoksulluk sınırı da yayılmaktadır. Çünkü üretilen mal ve hizmetler ile temellük edilen mal ve hizmetler arasında uçurum vardır. Zygmunt Bauman, günümüz toplumlarındaki yoksullar'ın durumu üzerine düşünürken şunları yazıyor: "yoksul insanların nesnel bir yoksulluk içinde yaşamaları, fiziksel olarak hayatta kalma mücadelesi veren, yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgiyi oluşturan besin ve soğuktan korunma gereksinimlerini karşılayabilecekleri belirsiz insanlar olmaları şart değildir. Bazılarının bu anlamda yoksul oldukları şüphesizdir, ancak `yoksul' ya da yoksul kalmaya mahkum daha pekçokları vardır, çünkü ellerindeki arz edilenle karşılaştırıldığında acınacak kadar azdır ve arzularının tüm sınırları kaldırılmıştır. `Yoksul'durlar, çünkü elde etmeye çalıştıkları mutluluk, giderek büyüyen mal varlğı ile ifade edilir ve bu yüzden sürekli olarak onlardan kaçar ve hiçbir zaman elde edilemez. Bu daha geniş anlamıyla yoksullar, yalnızca `ezilenler' değil, aynı zamanda `ayartılanlar'dır. Bu anlamda özgür tüketiciler yoksuldurlar ve kamu özgürlüğü ile ilgilenmezler. Kamu alanına girmek yerine `geri çekilmesini' arzularlar ve bu yükü `omuzlarından atmak' isterler (Özgürlük , Çev: V. Erenus, Sarmal Yayınevi, 1997. Vurgulamalar benim).
Öğrenilmesi gereken, kamu özgürlüğünün önemi ve onun korunmasıdır.


EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler