Bu haftaki konuğum Ali İkizkaya. Kendisi “Yazmak Keyiftir” isimli blogu ile ülkemizde kalem-defter-mürekkep konularını düzenli olarak paylaşan ilk kişi. Hem kendi başına mürekkep üretebilen bir bilim insanı hem de defterden, çantaya kadar birçok kaliteli ürüne imza atan bir zanaatkâr...
Hakkını teslim etmek gerek, kırtasiye dünyasında Ali İkizkaya’nın bir örneği daha yok: Kendisi ülkemizde yazılı basında teknik dolmakalem incelemesi yayımlanan ilk kişidir. Dünyada ise bildiğim kadarıyla fizik, kimya ve matematik bilgileriyle inceleme yazan ikinci bir kişi yok. Dolayısıyla ben dahil birçok kalemsever ondan çok şey öğrenmiştir.
- Ali Bey, yazıya ve yazı araç gereçlerine olan ilginiz ne zaman başladı?
Çocukluğumda oyuncakları söküp içinde ne var, nasıl çalışıyor diye bakan meraklı birisiydim. Küçükken en çok mühendislerin kullandığı kareli defterleri severdim. Fakat yazı gereçlerine gerçek merakım ortaokulda başladı.
- Kullandığınız ve sizde anısı olan ilk kalemleri hatırlıyor musunuz?
El
2. Yazı Kültürü Festivali kapsamında düzenlenen “Grafoloji ve Grafoterapi” başlıklı söyleşiye katılanlar “El yazımızı değiştirmek kişiliğimizi değiştirebilir mi?” sorusuna bir yanıt buldu.
29 Haziran akşamı Turşucuzade Ahmet Muhtar Efendi Konağı’nın bahçesindeydim. Editör, çevirmen ve yazar Özge Dinç sorular sordu, grafolog ve grafoterapi uzmanı Pelin Eren de yanıtladı.
Söyleşiden neler öğrendiğimi kısa kısa notlar halinde aktaracağım ancak önce bir tanım: Grafoloji veya yazıbilim, el yazılarının çizgi, boyut, şekil, düzen, kâğıda uygulanan basınç, eğim ve hız gibi teknik özellikler açısından incelenerek, kişinin fiziksel ve psikolojik yapısının analiz edilmesi demek. Pelin Eren’in defalarca tekrarladığı gibi: “Yazan da çizen de aslında beynimiz.”
Önce adli vakalar, suçlu psikolojisi, yazıda sağlık verilerini görme, personel seçimi, terfi, öğrencilerin zihinsel gelişimi, ilişkilerde uyum ve bireysel farkındalık gibi birçok alanda bilgi edinilmesini sağlayan grafoloji üzerine
2. Uluslararası Yazı Kültürü Festivali veya diğer ismi ile Kaligrafist; Japon, Çin, Moğol, Kiril, Yunan, Arap, İbrani, Hint ve Latin kaligrafi sanatı grafiti, klasik tabela, tipografi, grafik tasarım ve çivi yazısı gibi birçok yazı sistemini ve sanatını barındıran örneği pek görülmeyen bir proje. Küratörlüğünü Erhan Olcay’ın yaptığı ve ilki 2017’de Latin kaligrafisini merkeze alarak gerçekleştirilen kaligrafist etkinliğinin ikincisi pandemi nedeniyle gecikmeli de olsa ülkemizden ve dünyanın her yerinden 87 sanatçının eseriyle artık kapsamlı bir festivale dönüşmüş.
Barın Han ve ‘Mürekkepbalığı’
Perşembe günü öğle üzeri hem festivalin açılışında bulunmak hem de küçük bir konuşma yapmak üzere gazeteden çıktım, Aksaray’da otobüsten inip Çemberlitaş’a kadar ağır ağır yürüdüm. Kubbealtı Vakfı’nın önünden geçerken çalışkan hocam Prof. Dr. Mübahat S. Kütükoğlu’nun (1932 doğumlu) başyapıtı “Osmanlı
Graf von Faber-Castell’in yeni başyapıtı, ilhamını Aztek uygarlığından alıyor ve sadece bir kalem ile bir uygarlığı tanıtmanın mümkün olduğunu gösteriyor.
Kalem meraklılarıyla bitmeyen sohbetler sırasında ne zaman biri Faber-Castell dese sözlerin derinleştiğini artık başka bir yere geldiğimizi anlıyorum. Hem saygınlığı hem de kullanıcısını hiç üzmeyen, hep sevindiren kalemleriyle Faber-Castell’in gönlümde ayrı bir yeri var. Elbette Faber-Castell deyince Adel Kalemcilik’i de anmak gerekir. Bu iki marka çocukluğumda da ilkgençliğimde de hep yanımda oldular ve bana eşlik ettiler. Şimdi 50 yaşını geçtiğim günlerdeyim ve kalemliğimde hem kurşunkalemleri hem de pürüzsüz uçlarıyla (mesela Hexo tasarımıyla da çok etkileyici) iyi hissettiren dolmakalemleriyle yine kadim bir dost gibi yanımda.
Bilindiği gibi dünyanın halen üretime devam eden en eski yazım gereçleri üreticisi Faber-Castell 1761’de kuruldu, 1800’lerde ise kurşunkalem üretiminde söz sahibiydi. O dönemlere kurşunkalemler gerekli ama değerli görülmediği
Eğitimci İsmail Toluay, çevresinde özellikle kalemlere olan tutkusuyla tanınıyor. Çeşit çeşit, renk renk kalemleri var. Ancak Toluay aynı zamanda bir saat, kitap ve dolmakalem koleksiyoncusu ve tamircisi...
İsmail Toluay başarılı bir eğitimci, aynı zamanda saat, kitap, dolmakalem koleksiyoncusu ve tamircisi. En önemli özelliği meraklarını kendine saklamayıp başkalarına da sevdirebilmesi
İsmail Bey, yazı araç gereçlerine ve özellikle dolmakaleme olan merakınız ne zaman başladı?
Aslında öğrencilik yıllarımdan beri yani ortaokul, lise zamanından beri kaleme karşı merakım var. Tabii direkt bu dolmakalem olarak başlamadı. Cebimde çok sayıda kurşunkalem, versatil kalem taşımaktan keyif alıyordum. Hatta bazı kalemleri kesip küçük boy cep kalemi olarak kullanıyordum. O zaman şeffaf Atlas kalemleri popülerdi. Hatta o zamandan beri duran kalemlerim var.
Bir koleksiyonun temelleri böyle atılıyor galiba.
Sahip olmak bir zevk meselesi sahip olduğunu ileriye taşımak ayrı bir zevk. Bir de sahip olup kullanabilmek. Sadece bir koleksiyon yapıp aman artık bunlar dokunulmaz nesneler gibi değil de
Dünyanın üretimi kesintisiz sürdüren en eski saat üreticisi Vacheron Constantin ile en eski müzelerden Louvre arasındaki işbirliği; yazı, tarih ve güç arasındaki ilişkiyi yeniden gündeme getiriyor
1755’ten günümüze kadar saat üretimini hiç ara vermeden sürdüren dünyanın en eski saat markası Vacheron Constantin ile 1793’te kapılarını halka açan Louvre Müzesi arasındaki ortaklık ve işbirliği 2019’da resmen başlamıştı. Vacheron Constantin’in tasarımcıları, minyatür mekanizma ustaları ve uzman zanaatkârlarının, Louvre müzesindeki ünlü şaheserlerden ilham alan yeni saatler üretilmesi planlanıyordu.
Aradan üç yıl geçti, pandemi süreci bu ilginç ortaklığı neredeyse unutturmuştu ki geçen hafta Louvre Müzesi ile Vacheron Constantin ortak bir açıklama ile “Büyük Medeniyetlere Övgü” başlığı altında insanlık tarihinin dört büyük uygarlığını selamlayan (her bir saatten 5 adet olmak üzere sınırlı sayıda) dört yeni saat tanıttı.
Yazı yazmak birçok açıdan fotoğraf çekmeye benziyor hem zamanın ruhunu yakalamak hem de kendimizi kağıt üzerinde görebilmek için basit ama etkili kurallarla günü yakalayabiliriz
1 Gittiğin her yere dolmakalemini ve defterini de götür:
Fikirler ve duygular uçucudur, nerede olursan ol, aklına bir fikir gelebilir. Yazı kalıcıdır, yazmak için mutlaka bir masa olması gerekmez. Yeter ki dolmakalemin ve defterin her zaman yanında olsun, yolda yürürken de yazı yazabilirsin. Metroda, otobüste, lokantada, deniz kenarında yani nerede olursan ol, istediğin yerde yazmak isteyebilirsin, dolmakalemin hep yanında olsun.
2 Dolmakalemini her zaman kullanabilirsin:
Yazmanın mutlak ve özel bir zamanı yoktur. Sabahın köründe, öğle vakti güneş tam tepedeyken veya gecenin bir yarısında yazı yazmak isteyebilirsin.
3 Dolmakalem hayatına karışmaz, hayatının bir parçası olur:
Dolmakalem hayatın boyunca istediğin şeydir, beraber kahve içtiğin arkadaşın ve manevi yoldaşındır. Dolmakalemle yazı yazmak, tıpkı konuşmak, yürümek, yemek, düşünmek, gülmek ve âşık olma
Cy Twombly’nin eserleri basit karalamalar değil, yazı kültürü ve sanat tarihinin önemli işleri arasında yerlerini almış düşünce dolu başyapıtlardır
12 Kasım 2014’te Amerikalı ressam Cy Twombly’nin (1928-2011) “Untitled” (İsimsiz, 1970) isimli karatahta üzerine tebeşirle çizilmiş gibi bir izlenim bırakan eseri “savaş sonrası çağdaş sanat” kapsamında Christie’s Müzayede Evi tarafından New York’ta 69 milyon 605 bin dolara satıldı. (görsel 1)
Ertesi yıl da Sotheby’s Müzayede Evi’nin New York’ta düzenlediği bir başka çağdaş sanat müzayedesinde sanatçının 1968 tarihli benzer bir soyut karatahta çalışması, sanatçı için bir rekor olan 70,5 milyon dolara alıcı buldu. Tuval üzerine yağlı boya ve pastel boya kullanarak yaptığı “İsimsiz” adlı tablosu sanatçının “karatahta” serisinin bir parçasıydı. Sanatçı bu eserleri tablo boyunca ileri geri yürüyen asistanının omuzları üzerine çıkarak yapmış.
Ancak karalama gibi