Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İngiliz anah-tarları” başlıklı pazar yazımızda Afganistan’da Rusya’yı dize getirme projesiyle başlayan savaş oyunu, sonrasında ise kendi haline bırakılan yapının kontrol dışına nasıl çıkıp Taliban, El Kaide ve DAEŞ terör örgütüne dönüştüğünü yazmıştık...

Vehhabiliğin coğrafyada nasıl yerleştiğini ve kuruyan ağaçların bahçesi haline getirildiğini de...

Enver Altaylı ile yaptığımız telefon görüşmemizde ise İslam coğrafyasında kültür mantarı gibi adeta yetiştirilen böylesine vahşi eylemleriyle bilinen terör örgütlerinin bugün ne yapmak istediğini, Türkiye’ye de sıçrayan bu durumdan kurtulmanın yolunun ne olduğunu konuştuk...

Haberin Devamı

Güvenlik konularında ABD’nin savaş stratejilerine yön veren siyaset bilimci ve devlet adamı Brzezinski’nin, Usame Bin Ladin’in kasıp kavurduğu ve kontrolden çıktığı günlerde söylediği “Laboratuvarda bir mikrop ürettik ama mikrop laboratuvardan kaçtı, zaman zaman böyle kaçaklar oluyor işte!” sözlerini hatırlatarak başlayan Enver Altaylı kontrolsüz bırakılan bu yapıların üzerinde başka güçlerin etkili olduğunu, özellikle de Vehhabi akımının büyük rol oynadığını belirtti...

***

Doğruların anlatılmadığı yerlere yalanlar hakim olur misali dönüp dolaşıyoruz yine eğitim gerçeğiyle yüzleşiyoruz...

Pakistan’ın kuzeyindeki Veziristan’da 2500 medresenin bulunduğuna dikkat çeken Altaylı, CIA’nın subaylarınca buralarda radikal eğitim metotlarını öğretmenin sonucuyla karşı karşıya kaldıklarını, Saddam sonrasında dağılan Irak’taki, büyük çoğunluğunu Devrim Muhafızlarının oluşturduğu yapının El Kaide’den DAEŞ’e dönüştüğünü söylüyordu...

Ve Suriye’deki boşluğun getirdiği kontrolsüz yapının da bu örgüte dahil olduğunu söyleyen Altaylı, Esed’in devrilmesi uğruna önceleri Türkiye’nin bu örgüte sıcak bakmasına neden olunduğunun da altını çizerek şunları belirtiyordu:

- ABD ve İngilizler, Taliban örgütüyle Türkmen gazını Hint Okyanusu’na indirmeyi hedeflerken bu olay olmadı... Rusya ise Şanghay Beşlisi diye bilinen yapıyı daha da büyüterek yeni bir kutuplaştırmaya doğru hızla ilerliyor... 26 Haziran’da İran’ı da bu işe aktif olarak dahil etmeyi başarıyor gibi...

Haberin Devamı

Çünkü Rusya tek kutuplu bir dünyadan oldukça rahatsız... Putin’in Türkiye ile yeniden yakınlaşmasının ve barışının altında ise bu gerçek yatıyor...

***

Putin’in bu yakınlaşmasının ardında Türkiye’yi yanına çekerek, kendi kontrolünde olan Şanghay Beşlisi diye bilinen başka bir güç birliğine dahil etmektir diyenlerin görüşleri yabana atılacak gibi değil ama bu ülkedeki siyasi iradenin de böyle bir oyuna hemen düşecek gibi olmasının da zor olduğunu bilmekteyiz...

“Türkiye’nin böylesine bir güç birliğine katılması demek, NATO ve Amerika’ya vurulmuş büyük bir hançerdir!” diyen Enver Altaylı, böyle bir durumda Ortadoğu ve İslam coğrafyasında dengelerin çok farklı gelişebileceğine dikkat çekiyordu...

Amerika’nın sınırlarımızda PYD, Barzani güçleriyle işbirliğine giderek Kürt devletini kurmaya kadar gidebileceğini de belirten Altaylı, seçimlerde Cumhuriyetçilerin iktidara gelmesi halinde ise Rusya’ya büyük yaptırımların gelebileceğini de ısrarla vurguluyordu...

***

Haberin Devamı

Lakin Türkiye’de özellikle son 14 yıldan bu yana Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da İslam coğrafyasında huzur, birlik ve beraberliğin yeniden inşası için büyük adımların atılması gerektiğini istedikçe, büyük küresel efendiler sürekli terör ve kaostan beslenmeye devam etti...

Türkiye’yi yalnızlaştırmakla dizginleyebileceklerini düşünenler klasik metotlarla ülkedeki siyasi dengeleri ve aktörleri değiştirmeye çalıştılar...

Bu yanlış stratejilerinde ısrar ettikleri müddetçe daha büyük yanlışlara sürüklenecekler...

Rusya’nın yeniden iki kutuplu bir dünya kurmak istediği, İngiltere’nin AB’den ayrılarak Batı’nın büyük bir türbülansa girdiği, kendi içerisinde Kuzey İrlanda ve İskoçya’nın bağımsızlığını ilan etme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu, AB’nin dağılma riskinin gerçekleşmesi halinde Balkanlardaki ülkeciklerin ve İspanya ile Portekiz gibi ülkelerin ise kendi ayakları üzerinde duramayacağı bir sürece doğru gidiyoruz...

İslam ülkelerindeki terör belasına ise acil bir çözüm bulunması gerektiği günlerden geçiyoruz...

İnsan odaklı ve önceliğin ülkelerin huzuru stratejisinden uzak bırakılan, adeta kurumuş ağaçların bahçesine dönüştürülmek istenen dünyada kimsenin efendi kalamayacağını herkesin bilmesi gerekiyor...