Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan gösterileri, sokaklarda yaşananları 12 Eylül öncesine benzetti..
Başbakan bu benzetmeyi yapınca hizalanmayı adet edinenler ‘evet evet, aynı o günlerdeki gibi’ demeye başladı..
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim..
Uzaktan yakından ilgisi yok..
Neden bu kadar rahat söylediğimi de açıklayayım.. 12 Eylül’e koşar adım gittiğimiz yıllarda, 1979’da, 1980’de üniversite öğrencisiydim..
Hem de her gün kavga gürültünün eksik olmadığı Şişli Siyasal’da okuyordum.. Okul Dev Yol’un kalesi gibi gözükse de ülkücüler de etkindi..
Ülkücüler okulu işgal eder, jandarma harala güreleyle boşaltır, ertesi sabah okula solcular el koyardı.. Solcular dedimse tek bir grup değildi..
Dev-Yol ağırlıktaydı ama, kurtuluşçular vardı, Dev-Solcular vardı.. 78 yılında 78 fraksiyon vardı diyebilirim..
O gruplar da birbirleriyle kavgalıydı..
*
Sadece üniversite öğrencisi değildim.. Gazeteciliğe de başlamıştım.. 12 Eylül darbesinin olduğu gün iki yıllık gazeteciydim..
O günleri çok iyi bilirim.. Sokak cephesini de gördüm, üniversite cephesini de yaşadım, basının da içindeydim..
Bu sebeple çok rahat söylüyorum..
Uzaktan yakından ilgisi yok..
*
O günlere girmeyelim.. Bu başka bir yazı konusu.. Zaten çok yazıldı çok çizildi.. Darbeyi yapanlar da olgunlaşmasına katkı yaptıklarını itiraf ettiler..
Gelelim günümüze..
Gezi’yle başlayan gösteri zincirinin amacı darbe ortamı yaratmak, darbeye davetiye çıkarmak falan değil..
Meselenin bu boyutlara gelmesinin nedeni de iktidarın böyle bakması veya böyle bakmak istemesi..
Teşhis yanlış..
Teşhis yanlış olunca tedavi de mümkün olmuyor..
Her gösteriye, her protestoya, her itiraza bu gözle bakarsak Türkmenistan oluruz, Kazakistan oluruz..
Dikkat ederseniz artık her gösteri bir başka gösteriyi doğuruyor..
Neden?
Çünkü iktidar göstericilerin ne dediğiyle ilgilenmiyor.. O insanların neden sokaklara döküldüğüne bakmıyor..
Kafadan, darbe çığırtkanları muamelesi yapıyor..
*
Lafı uzatmayacağım.. Star gazetesinde yazan Fehmi Koru’dan bir iki satır alıntı yapıp noktayı koyacağım..
Yazısının bütününe katılmıyorum..
Mesela demiş ki..
“Sokaklar hareketlenince medya biri bin yaparak, olmayanı olmuş gibi göstererek devreye girmişti o dönemlerde; bugün de sokak hareketli bugün de medyada kışkırtıcı bir hava var.”
Katıldığım bölüm şu..
“...Şimdilerde yaşananların darbe beklentisiyle ilgisi olduğunu sanmıyorum.
Benzerliklere bakıp aynı sonucun arzu edildiğini sanmak, eğer yapılanlarda amaçlanan sonuç farklıysa, teşhisin sahiplerini yanlışa sürükleyebilir...
Galiba sürüklüyor da.”
“Doğru teşhis konulabilse, alınacak doğru tedbirlerle sorunla daha kolay baş edilebileceğine ise eminim.”
*
Sorun bu.. Sıkıntı bu..
Teşhis yanlış..
İyi pazarlar!..

Ucube meydan: Taksim
Harbiye’den giriyorsun bir dakika sonra Tarlabaşı’ndan çıkıyorsun..
Tarlabaşı’ndan gir, Harbiye’den çık, aynı..
Taksim’in bir kısmının altı böyle.. Ya üstü?
Feci..
Meydan falan değil.. Plan yok, proje yok..
Ne olacağını kimse bilmiyor.. Yapanlar da bilmiyor.. Amaç; Gezi Parkı’nın ortasına kışla görünümlü AVM kondurmaktı, suya düşünce belediyenin eli kolu bağlandı..
İstanbul gibi dünya kenti.. O kentin en önemli meydanı.. Yeni bir şekil, yeni bir düzen verilecek, proje yarışması açılmaz mı? Projeler yarışmaz mı? Bağımsız jüri oluşturulmaz mı?
Hiçbiri yapılmadı..
Belediye başkanı mimar ya.. Orayı kazın diyor, kazıyorlar, burayı delin diyor; deliyorlar..
Sonunda ortaya bu çıkıyor..
Ucube!..
*
Diyecekler ki; amma sabırsızsın sıra üstüne de gelecek.. İyi de projeyi gösterin..
Gösteremezler..
Yok!