Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Soru; gazetecilere, yazarlara en fazla mektup nereden gelir? Cevap; cezaevinden..
Ne yapsınlar ki..
Dertlerini anlatmaları, seslerini duyurmaları için ellerinde tek bir araç var..
Mektup..
Genelde tecritten şikâyet edilir, sık sık uygulanan disiplin cezaları nedeniyle açık görüşün engellenmesinden..
Bir de..
Özellikle kadın mahkûmlar hastanede muayene olurken başlarında asker beklemesinden dert yanıyorlar..
Bu konuda birkaç kez kalem oynatmıştım.. İnsan haklarına aykırı bir uygulama..
Gerisini geçtim.. Kadın mahkûm jinekoloğa bile gitse başında asker!..
Bu konuda çok sayıda mektup alıyorum.. Sırf bu nedenle hastaneye kadar gidip muayene olmadan dönen mahkûmlar varmış..
*
Bugün size.. Anayasal hakkım ihlal ediliyor, inancım yok sayılıyor diye haykıran bir mektuptan söz edeceğim..
Bülent Özdemir yazmış..
Mesele şu.. Özdemir geçen yıl nisan ayında cezaevi idaresine dilekçe ile başvurarak Alevi dedesiyle ‘din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde’ görüşme talep ediyor..
İsteği karşılanmıyor..
Israr ediyor, sonunda Diyanet’e soruyorlar, Diyanet; ‘Alevilik müstakil bir din olmayıp İslam dini bünyesinde sosyal-kültürel bir yapıdır’ diyor..
Bu şu demek..
Alevi dedesiyle görüşemezsin!..
Bülent Özdemir bu kez Adalet Bakanlığı’na başvuruyor..
Yanıt aynı.. Ayrı bir din değil bu sebeple Alevi dedesiyle görüşme talebiniz karşılanamaz..
Yani..
Özdemir imam isteseydi..
İzin çıkardı..
Papazla görüşmek isteseydi..
Haham talebinde bulunsaydı..
Anında yerine getirilirdi..
Alevi dedesi olmuyormuş!
Özdemir bana yazdığı mektupta şöyle demiş..
“Ne Adalet Bakanlığı’na ne Diyanet’e ne de başka bir kuruma Aleviliğin din olup olmadığını sormadım, sormam da. Sadece Alevi dedesiyle görüşmek istedim.”
Haklı değil mi?
*
Aylar süren yazışmalara, Alevilik din midir, sosyal kültürel yapı mıdır araştırmalarına, Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan görüş almaya ne gerek var..
Savcı iki satırlık yazıyla olur verir mesele biter..
Mahkûm benim inancım bu diyorsa inancı odur.. Alevi bir mahkûm Alevi dedesiyle cezaevinde görüşürse dünyanın sonu mu gelir..
Bu ülkede milyonlarca Alevi var..
Cemevlerini görmezden mi gelelim, dedeleri yok mu sayalım..
*
Yok saymayalım ama cezaevine ‘din adamı olarak’ sokmayalım..
Din adamı olarak görmeyelim..
Yapılan bu..
*
Haa.. Bu arada yeri gelmişken..
Alevi açılımı ne oldu?

Haberin Devamı

Zulüm değil fakirlik
Başbakan geçen gün öğrencilere hitap ederken kendi nesline zulüm yapıldığını söyledi..
Zulmü dibine kadar yaşadıklarını anlattı..
Şöyle dedi..
“Ayağımızda çarık yoktu, bırakın bilgisayarı lambaya koyacak gaz yoktu. Çocuklarımız ekmeğin içini silgi olarak kullanırdı. Okula tezek taşırdı analarımız, tezek dumanında ders dinledi çocuklarımız. Biz bu zulmü dibine kadar yaşayan nesiliz.”
İtirazım şurada..
BİR: Buna zulüm değil, fakirlik denir, yoksulluk denir..
Ülkeyi yönetenlerde vardı da vermiyor muydu? Halktan mı gizliyordu?
Yooo..
Yoktu!..
İKİ: Başbakan’dan bir önceki nesil bu sıkıntıları yaşadı, asıl yokluğu, yoksulluğu onlar çekti..
1920’lerin 30’ların Türkiye’si böyleydi..
Ama unutmayalım, bu ülke kurulurken bacası tüten fabrika yoktu.. Osmanlı cihan imparatorluğu gibi gözükse de kâğıttan kaplandı..
Anadolu’nun hali perişandı..
Yine de hızlı toparlandı..

Haberin Devamı

Pamukova’da raylar suçluysa Uludere’de de katırlar suçludur
Aydınlanır mı?
Uludere’ye o bombaları atma emrini kimin verdiği ortaya çıkar mı?
Tepelerine bomba yağdırılan 34 yurttaşımızın hesabı sorulur mu?
Şunun hatasıymış denir mi?
Zannetmiyorum..
Bizi yönetenler, bu işin üzerine gidiyoruz diyor, sonuna kadar gideceklerini de söylüyor..
Ama benim umudum yok..
O defteri kapatacaklar..
Unutturacaklar..
Niye mi bu kadar karamsarım.. Hızlı tren faciasının akıbetini görmediniz mi? 41 kişi hayatını kaybetti, 7.5 yılda o projeyi kimin hazırladığı, kimin onay verdiği, kimin uygulattığı ortaya çıkmadı..
Çıkarılmadı..
Suçlu bulunmadı değil, bulundu..
Demiryoluymuş!.. Raylarmış!..
*
Uludere’de de benzer bir final bizi bekliyor..
Mesela katırlar suçlu bulunabilir..
‘PKK’nın silahlarını taşıyormuş görüntüsü vererek istihbarat birimlerini yanılttıkları, bu suretle bombalamaya neden oldukları’ tadında bir gerekçeye ne dersiniz..
*
Gelelim unutturma meselesine..
Hızlı tren kazasının olduğu gün; katliam, cinayet başlıkları atan bazı gazetelerde bugün konuyla ilgili satır yok..
Olun şudur..
Tren kazası ham hum şaralop oldu..
Demem şu..
Pamukova’ya bak, Uludere’yi gör..