Gerilere gitmeyelim.. Son dört beş yıla bakarsak; evet ilk kez oluyor..
Başbakan ilk kez gündemi belirleyemedi.. Veya değiştiremedi.. Yakın zamana kadar gündemi belirleme üstünlüğünden söz ediliyordu..
Gündem belirlemenin temel dinamiğini elinde tuttuğundan..
Gerçekten de öyleydi.. En çetrefilli, en zorlayıcı olaylarla karşı karşıya kaldığı zaman bile tartışmayı ustaca başka yere çekti.. Türkiye’nin gündemini değiştirdi..
*
Bir iki örnek vereyim..
Uludere’de savaş uçaklarının 34 köylüyü bombalaması iktidarı zor durumda bırakmıştı..
Türkiye hararetle bu büyük hatayı tartışırken, emri kimin verdiğini sorgularken Başbakan; ‘her kürtaj bir Uludere’dir’ diyerek konuyu değiştirdi..
O andan itibaren kürtaj ve sezaryen adlı meselemiz oldu.. Kürtaj yasaklanmalıdır diyenler ekranları doldurdu.. Günlerce tartışıldı..
Sadece kürtaj değil.. Sezaryenle doğum da gündeme oturmuştu.. Türk milletinin çoğalmasını istemeyenlerin oyunu olarak lanse edilmişti..
Bir süre sonra unutuldu gitti..
*
PKK çekilmeye başlayınca bir sonraki adımın ne olacağı sorulmaya başlandı.. Kandil de; hadi bakalım ne yapacaksanız yapın görelim demeye başlayınca..
Başbakan milli içki tartışması açtı..
Şöyle demişti; ‘Tek parti döneminde bira milli içkimiz olarak halka sunulmuş. Halbuki bizim milli içkimiz ayrandır.’
Millet tartışacak mevzu arıyormuş balıklama dalındı..
Kimi milli içkimiz çaydır dedi.. Kimi kımız.. Kimi rakı..
Rakı-ayran esprileri Meclis kürsüsüne kadar yansıdı.. Maksat hasıl olmuş, gündem değişmişti..
*
Başbakan da bu konuda çok iddialı.. Bir televizyon programında Mehmet Barlas’ın sorusu üzerine şöyle demişti..
“Gündemi belirleyemezsem Başbakan olamam. Bu tür tartışmaların zamanlamasını ben belirliyorum. Bazen arkadaşlarımın bile haberi olmuyor.”
Bu hal, Başbakan’ın gündem belirleme üstünlüğü 31 Mayıs gününe kadar sürdü..
O gün gündemi elinden kaçırdı.. Gündemi ‘çapulcu’ dediği gençler belirledi..
Başbakan faiz lobisi dedi olmadı, dış mihraklar dedi tutmadı, CNN’e, BBC’ye, Reuters’e çattı, işlemedi.. Uluslararası komplodan bahsetti gündem sarsılmadı..
*
Bırakın gündemi belirlemeyi, bırakın gündemi değiştirmeyi gündemin peşine takılmak zorunda kaldı..
Televizyon kanallarına defalarca çıktı.. Günde bazen dört beş defa konuştu.. Ankara ve İstanbul’da geniş katılımlı miting yaptı..
Ama gündem hep aynıydı.. Gündem ‘çapulcuların’ saptadığı gündemdi..
31 Mayıs günü gençlerin belirlediği gündem.. O gündem öyle çarpıcıydı ki; dünya televizyonlarının, gazetelerin de gündemi oldu..
O gündem öyle çarpıcıydı ki, Brezilya’dan da, Çin’den de ses buldu..
*
Bugün itibariyle duruma bakalım..
Gündem ne?
Duran adamlar..
Kim belirledi?
Duran adam..
İşgal yıllarından beri görmediğimiz eylem!
Polis önceki gece geniş çaplı operasyon yaptı, yüze yakın kişiyi gözaltına aldı..
İçlerinde türbanlı anneye saldıranlar yok galiba..
Yüze yakın üstü çıplak, elinde deri eldivenli adam; kim belli değil.. Değil ama bu konu hala köpürtülüyor..
İktidara yakın duran bir gazetede şu satırları okuduk.. Türbanlı anneyi Gezi eylemlerinin simgesi ilan eden yazarın köşesinde..
Şöyle yazmış..
“Siz, Taksim Meydanı’nda yaktığınız ateşin etrafında şarkılar söylerken içinizden bir güruh hemen aşağıda Kabataş’ta genç bir başörtülü kadını ve bebeğini tartaklıyordu. Mizah duygularını yitirmişlerdi ama küfürleri gayet okkalıydı. Bu ülkenin işgal yıllarından beri şahit olmadığı bir sahneyi oynuyorlardı.”
Hal buysa.. İşgal yıllarından beri görmediğimiz bir sahne yaşanmışsa bir tek kare görüntüsü yok mu?
Polis neden yakalayıp adalete teslim etmiyor..
*
Yoldan geçerken o anda galeyana gelip, türbanlı bir kadına hakaret edip tartaklayan bir güruh değil..
Yola hazırlıklı çıkmışlar..
Üstleri çıplak..
Hepsinin elinde deri eldiven var..
Üstüne üstlük tartakladıkları kadının üzerine idrar yapıyorlar..
Dün de ifade ettim.. Polis nasıl oluyor da bulamıyor, anlamış değilim.. Kabataş’taki kameralar ne işe yarıyor?
Az buz değil.. Türkiye’nin işgal yıllarından beri görmediği eyleme imza atmışlar..
Taş atmak, araba yakmak gibi değil..
Baksanıza çok daha büyükmüş!
Hükümet alışamadı!
Halk alıştı, hükümet adamları alışamadı..
Başbakan da alışamadı...
Hala eski parayla konuşuyorlar.. Hala katrilyon diyorlar, trilyon diyorlar..
Paradan altı sıfır atıldı.. 1 Ocak 2005 gününden itibaren Türkiye YTL ile tanıştı.. Milyonla telaffuz gitti..
Zor bir süreçti.. Ama alışıldı..
Alışıldığı için 1 Ocak 2009 tarihinde YTL adı kalktı TL geldi.. 4 yıldır da lira diyoruz.. 10 lira, 20 lira..
Kimse 3 milyar lira maaş alıyorum demiyor.. 3 bin lira alıyorum diyor..
*
İktidar adamları ise hala sekiz yıl önceki paranın dilini kullanıyor.. Gezi eyleminde doğan zarar 140 trilyon olarak açıklandı..
Sorum şu; böyle bir para var mı?
140 trilyon kaç dolar eder?