Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Belli, Başbakan 2011 seçimlerinde yakaladığı oy oranını 2014’e taşımayı hedefliyor..
Hatta daha da öte.. Referandumda çıktığı seviyeyi gözüne kestirmiş..
Üç aşağı beş yukarı hedefi bu.. Bunun için de MHP tabanının desteğine ihtiyacı var..
Bu sebeple..
MHP tabanını yanında tutması lazım.. Onların gönlünü okşaması lazım.. Başbakan’ın son zamanlarda izlediği politikaya bu gözle bakıyorum.. Oy oranında ne zaman bir düşme sezse bir bomba patlatıyor..
İdam cezası gibi...
Biliyoruz ki; Başbakan idam cezası kalkarken Ak Parti Genel Başkanı sıfatıyla destek verdi.. Avrupa Birliği müzakereleri için şart olduğunu söylemişti..
İdam cezasını geri getirmenin çok zor olduğu da ortada.. Uluslararası sözleşmelerle kendimizi bağladık..
Eee o halde..
Anketler!..
Aşağıya doğru gidiş olmasa Başbakan bu çıkışı yapmazdı..
*
Dokunulmazlıklar da aşağı yukarı böyle..
Başbakan sokağın nabzını çok iyi tutuyor.. Sağda solda, gittiğim yerlerde çok duyuyorum.. Sokaktaki adam; “şu PKK da sıktı artık bizimkilerin de eli çok yavaş. Şu Kandil’e bir çakamadılar. Amerika’yı gördün mü? Usame Bin Ladin’i evinde indirdi” diye konuşuyor..
Doğru yanlış, Ankara pasiflikle suçlanıyor..
Hadlerinin bildirilmesi isteniyor..
Yargı gereğini yapsın Meclis de gereğini yapar sözlerinin altında bu yatıyor.. 10 milletvekilinin fezlekesinin jet hızıyla Meclis’e gelmesinin nedeni bu..
Sokağın ağzını bağlamak..
*
PKK’lılarla kucaklaşan, poz veren, fotoğraf çektiren milletvekillerinin yaptığı doğru mu? Hayır!.
Çok yanlış.. Yanlıştan da öte hepimize hakaret.. Ortamı germe çabası..
Bu ayrı mesele..
Bülent Arınç’ın dediği gibi siyasi sonuçlarının göze alınarak karar verilmesi lazım..
Çünkü; dokunulmazlığın kaldırılması kararı siyasidir..
Sonucu ne olur?
Şiddeti teşvik edenlerin ekmeğine yağ sürer.. Küçücük çocukları meydanlara sürüp polisin önüne atmak isteyenlere gün doğar.. İpler gerildikçe gerilir..
Siyasi iktidarın işine gelir mi?
Gelmez..
O halde!
*
Başbakan fezlekeleri Meclis’e göndererek gereğini yapmış oldu.. Topu Meclis’e attı.. Milliyetçi tabanın hassasiyetini dikkate aldığını gösterdi.. Onlar gibi düşündüğünü ilan etti..
Bundan sonrası Meclis’in işi..
Dokunulmazlık dosyaları ele alınmazsa, sürece bırakılırsa sorumlusu iktidar olmaz..
Başbakan biz gereğini yaptık der çıkar işin içinden..
*
Ben gelişmeleri böyle okuyorum.. Böyle okuduğum için dokunulmazlık hamlesinden yeni bir kriz beklemiyorum..

Haberin Devamı

Hürrem’in kıyafetini tartışırken!..

Haberin Devamı

Bir de baktık ki öğrencilerin kıyafeti değiştirilmiş.. Abart- mıyorum.. Aynen böyle oldu..
Televizyonlarda Hürrem‘in kıyafeti konuşuluyordu.. O devirde öyle giyinilir mi giyinilmez mi, dekolte mi değil mi, döneme uygun mu uyduruk mu?
Birden altyazı dönmeye başladı.. Yeni kıyafet yönetmeliği resmi gazetede yayınlanmış, isteyen istediği kıyafeti giyecekmiş..
İyi mi kötü mü?
Konuşmadık ki, tartışmadık ki, getirisini götürüsünü hesaplamadık ki.. Hürrem’in harem dairesinde giydiği kıyafeti konuştuk, çocuklarımızın kıyafetini konuşamadık..
Bize sorulmadı..
Eğitimcilere, çocuk psikologlarına da sorulmadı.. Sorulsa haberimiz olurdu, en azından bir iki TV programında ele alınır, gazetelerde birkaç makale çıkar; ufkumuz açılırdı..
*
Tek tip kıyafet kalktı iyi oldu diyenlerin bakışı ideolojik..
Gerçekçi olan şu.. Ailelerin çocuklarını serbest kıyafetle okula gönderecek gücü var mı, yok mu?
Ölçü bu..
Yani okul çağında iki çocuğu, üç çocuğu olan bir aile çocuklarına dört beş gömlek, üç dört kazak, iki üç pantolon, etek, ceket, hırka alabiliyor mu alamıyor mu?
Bunun ilkbaharı var, kışı var..
Çocuklarına bu şartları sağlayacak aile sayısı azsa yapılan yanlıştır.. Herkesin bu gücü varsa yapılan doğrudur..
Bu kadar basit.. Bunun ideolojiyle falan da ilgisi yoktur..
Hayatın gerçeğidir..
*
Formaya kızıyoruz ama biliyorum ki birçok aile, bir pantolon, bir ceket iki de gömlekle yılı çıkartıyordu.. İlkokullar bir önlükle işi idare ediyordu.. Akşam yıka sabah giy!..
Bu imkan ortadan kalktı..
Ne zaman kalktı?
Biz Hürrem’in kıyafetini tartışırken kalktı..

Haberin Devamı

Başbakan cami projesini kendi seçmiş gibi

Çamlıca’ya cami yapılması fikri Başbakan’a ait.. Görkemli olmasını, bugüne kadar yapılanların en büyüğü olmasını, İstanbul’un her yerinden görülmesini istedi..
Yarışma açıldı..
Bir sürü eser yarıştı.. Seçici kurul birinci bulamadı, ikinci geleni birinci ilan etti..
Eleştiren çok oldu şahane diyen çıkmadı..
Çünkü seçilen eser Sultanahmet Camii’nin yüzde 30 büyütülmüş haliydi..
*
Başbakan beğenmiş.. İçine sinmiş.. Daha da ötesi övmüş..
Demiş ki; “Klasikten moderne çok ilginç adaylar da vardı. Modern çizgi adına çok garip projeler de vardı. Cami mimarisi özellikli bir konu. Eseri gördüğünüz zaman ‘evet bu bir ibadethanedir, camidir’ diyebilmemiz lazım. Kültür merkeziyle, seminer ve sergi salonuyla, etrafıyla bütün bir proje. Belki şimdi taslaktan çok anlaşılmıyor ama bittiği zaman güzel olacak.”
*
Anlaşılan şu.. Başbakan yarışmaya katılan 90’ı aşkın projeye de bakmış.. Tek tek incelemiş.. Bunu beğenmiş.. Uçakta gazetecilere yaptığı açıklamayla da son noktayı koydu..
Tartışmak nafile..
Sultanahmet Çamlıca’ya taşınıyor!