Müzik festivalindeki bira yasağı tetikledi.. AKP’yi sorgulayan yazılar çoğaldı.. İktidarın ahlak anlayışı dayattığı, tek tip insan yaratma çabasında olduğu, otoriterleştiği, benim ahlakım budur herkes uymaya zorunludur, uymayanın hayat hakkı yoktur tavrı içinde olduğu yazılıyor..
AKP’deki değişim masaya yatırılıyor..
Nerde eski AKP nerdeee..
Ah, ah ne güzel günlerdi sesleri yükseliyor..
Başbakan; çıraklık- kalfalık- ustalık diye üç dönemden söz etmiş, ustalık döneminin başladığını ilan etmişti ya..
Şu analiz yapılıyor..
2005 yılına kadar çıraklık dönemiydi..
Reformların yapıldığı, AB ile flört ettiğimiz yıllardı.. İçimizi Avrupa heyecanı sarmıştı..
2005-2010 arası kalfalık dönemi..
İktidarın kök saldığı, her alana nüfuz ettiği beş yıl..
2010 referandumundan sonrası ustalık dönemi..
Ustalık döneminde yaşadıklarımız ortada.. Genel kanı iktidarın özgürlük alanlarını daralttığı yönünde..
Üç dönemi de yaşayınca, insanın Başbakan keşke hep çırak kalsaydı diyesi geliyor..
*
Gelelim, muhafazakârlaştırma, ahlak dayatmasına..
Bu politika ustalık dönemi ürünü değil.. Taa 1994’te başladı.. Refah’ın yerel seçim zaferiyle..
Yöresel düzeyde inci gibi işlendi.. Ekonomik yapısı oluşturuldu.. 2002’den sonra merkezileşti, ülke çapına yayıldı..
İlk yıllar biraz çekingenlik vardı.. 2007’den sonra gaza basıldı..
Pazar günü yazdım..
Tekrarlayayım..
Önce İç Anadolu, sonra Karadeniz muhafazakârlaştırıldı.. Zaten zemin müsaitti.. O iklim cumartesi günü Haliç’e indi..
Sırada Boğaz var.. Ege var..
Kara kültürü, kıyı kültürünü teslim alıyor..
Olan bitenin özeti budur..
*
Bu sebeple şaşırmıyorum..
Haa, şaşıranlara şaşırmıyor değilim.. Dün mahalle baskısı uydurmadır, iktidar düşmanlığı yaratmanın yöntemidir diyenlerin bugün yazdıklarını okuyunca..
Valla şaşırıyorum..
Dört, beş yıl oluyor.. Prof. Binnaz Toprak Anadolu’nun nasıl muhafazakârlaştırıldığını
yerinde tespit eden saha çalışması yapmıştı..
Mahalle baskısını belgeleyen diyelim..
Linç ayini düzenlemişler, söylemedikleri laf bırakmamışlardı..
Şimdi, aynı kalemler..
Eyüp’te Bilgi Üniversitesi’nin içinde düzenlenen müzik festivalinde biranın yasaklanmasını nasıl izah ediyorlar biliyor musunuz?
Mahalle baskısı ile!..
İki yıl önce bu ifadeyi kullananlarla endişeli modernler diye dalga geçiyorlardı..
Kendileri endişeli modern oldu..
İktidara toz konduramayınca..
Hükümet hata yapmıyor mu?
Yapmaz olur mu?
Uçak krizinde acayip hata yaptı.. Bir dediği bir dediğini tutmadı.. Yalpa yaptı, patinaj yaptı..
Milli menfaat kavramını devreye sokup; soranları, soruşturanları, işin aslını öğrenmek isteyenleri susturmaya çalıştı..
Uludere’de de benzeri oldu..
Yedi ay oldu, emri kimin verdiği sorusunun cevabı yok.. Ölen öldüğüyle kalacak..
Devlet adına kuvvetli bir özür bile dilenmedi.. PKK’nın işine geleceği iddia edildi..
İki konuda da hükümet hatalı..
*
İktidara toz konduramayanlar hataya anında kılıf buldu..
Askerin içindeki bir grup hükümeti kontrpiyede bırakmak için yanlış bilgi vermiş..
Hükümet aldatılmış, tuzağa düşürülmüş, sabote edilmiş..
Kusuru yokmuş..
Ergenekon işi anlayacağınız..
*
Gerçek böyle mi?
Dışişleri Bakanı Davutoğlu bana inanmıyorsunuz başkalarına inanıyorsunuz diye hafiften fırça kayarken bakın ne demişti..
“Tam yedi saat MİT ve Genelkurmay’la bir doktora tezi inceler gibi elimdeki bütün verileri inceledim..”
Yani kimsenin lafına bakmamış.. Oturup bizzat incelemiş..
Sonuç bu..
Açıklamalar meydanda!..
Asker kenti terk etmesin
Kentlerin içindeki askeri tesislerin yerel yönetimlere ve TOKİ’lere devri gündemde..
Yasa taslağı hazır..
Ne diyeyim?
Aman ha.. Sakın ha.. Ölürüz, biteriz, mahvoluruz..
Mesela İstanbul perişan olur..
Askeri alanlarla mezarlıklar dışında neredeyse yeşil alan kalmadı.. O alanlar belediyeye geçse anında satılır.. TOKİ’ye devredilse bina dikilir..
Yeşile hasret kalırız..
*
Asker gitsin ama o araziler askeri bölge olarak kalsın.. Mesela; TEM yolundaki askeri araziye binlerce konut yapıldığını düşünün.. Mesela; Levent’teki Harp Akademileri’nin arazisine site yapıldığını düşünün..
Her yer Mecidiyeköy gibi olur..
Aman ha sakın ha demem bundan.. Paniklemem!..
