Vatan’da Dilek Önder çok güzel yazmış.. Olanı biteni özetlemiş..
Demiş ki..
Dile kolay,
7 yıldır
İlk defa
Birileri çıkıp
Bir şeye ‘Hayır’ diyor..
Hakkını arıyor..
Kimsenin yapmadığını, yapamadığını yapıyorlar
*
Çarşamba akşamı itibarıyla durum buydu.. Perşembe sabahı değişti..
O yazıya şu eklemeyi yapmak lazım..
Birileri çıkıp bir şeye ‘Hayır’ diyor..
Hakkını arıyor..
Birileri de çıkıp..
Hakkını arayan o birilerine destek olmak için yollara dökülüyor..
Omuz veriyor.. Aman bana ne yahu demiyor..
Riski göze alıyor..
*
Eskiden konuşulurdu, şimdi konuşulmaz oldu.. Demokrasinin bu boyutu sumen altı edildi..
Gösteri yapmaya, protesto etmeye, hak aramaya ‘suç’ muamelesi çekilmeye başlandı..
Sesini yükselten, eli kulağında suçlu sayıldı, sayılacak..
*
TEKEL işçileri kararlı, 4C’ ye geçmemek için açlık grevi yapıyor..
Sabah akşam herkesin dilinde 4C lafı var ama Türkiye’nin yarıdan fazlası hâlâ 4C’yi anlamış değil..
Yeri gelmişken izah edelim.. 667 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. maddesinin C fıkrasına geçmeyi kabul edersen hiçbir şey oluyorsun..
Yani, ne işçisin ne memur..
Hiçbir şeysin..
Sorana ne diyeceksin?
4C’liyim abi!..
*
Kanun açık.. Sözleşmeyle bir yıldan az süreli veya mevsimlik çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir diye tanımlıyor..
Adam işçi!..
İşçi sayılmayan kimse ol diyorlar..
Kabul etmez tabii..
*
Aslında 4C’ye imzayı atarsa fiilen işçi olacak, işçilik yapacak ama kanunen işçi bile sayılmayacak..
Ne biçim iş diyeceksiniz!
Bundan sonra böyle..
ODA KRİZİNİN İKİNCİ AŞAMASI..
Bülent Arınç, basın toplantısı düzenlediğine göre, canlı yayınlara çıktığına göre, TBMM Başkanvekili Mumcu’nun odasına gitmesi geçerken uğradım seviyesinde değil..
Oda basma denmese bile..
Odaya sert giriş olduğu belli..
*
O oda meşhur oda.. Meclis’in yöneten başkan veya başkanvekilinin oturum aralarında dinlendiği oda..
Meşhur eden de Başbakan..
TBMM Başkanı Şahin’in yönetimini beğenmeyen Erdoğan da o odaya gidip ‘Meclis böyle mi yönetilir’ diye çıkışmıştı..
Arınç da Erdoğan’ın izinden gidiyor..
O, Başbakan Yardımcısı olduğu için Meclis Başkanı’na değil Başkanvekili’ne gitti..
Oturumu iyi yönetemiyorsunuz diye kızdı..
Başbakan’ın izinden gidiyorsa bir sonraki aşama belli..
Kürsüye çıktığında Güldal Mumcu’ya kendisine laf atan milletvekilleri için ‘sen mi susturacaksın, ben mi susturayım’ demesidir..
YOK MU Bİ SÖZÜNÜZ?
İki üniversitede daha aynı şey oldu.. Biri Kırıkkale Üniversitesi, diğeri Bolu İzzet Baysal Üniversitesi..
YÖK, en çok oy alan mevcut rektörleri değil de ikinci sıra adaylarını birinci sıraya çıkararak Köşk’e yolladı..
Köşk onayladı..
*
Aslında iyi oldu..
Düne kadar, YÖK değişmeli, kalkmalı, üniversiteyi hiçe sayan jakoben anlayış değişmeli diye bağıranlara samimiyet testi oldu..
Çoğu sınıfta kalktı..
Ağızlarını açmıyorlar..
*
YÖK’ün başına Prof. Özcan atanınca ‘üniversiteler özgürleşiyor’ diye bayram edenlerin ‘özgürleşmeden’ ne anladıkları ortaya çıktı..
Onlar için önemli olan seçim..
Önemli olan, sistemin sakat olması değilmiş..
Önemli olan, ‘bizden’ dediklerinin koltuğa oturmasıymış..
Gerisi hikâye!