Başbakan kuvvetler ayrılığını engel olarak gösterince muhalefet tepki koydu.. Demokrasinin özüne saldırı olarak gördü..
İktidara yakınsan bu durumda ne yapman lazım?
Muhalefeti dövmen lazım!..
Kuvvetler ayrılığı istedi diye muhalefet dövülür mü?
Çaresi var.. Muhalefetin muhalefet etmesine kızarsın olur biter..
Muhalefetin muhalefet etmesini değişmeyen bir rutin olarak sunarsın, yeni bir görüş sunmadığını söylersin, iktidar ne söylediyse hemen karşı çıktıklarından yakınırsın, karşılıklı laf yetiştirmelerle zaman kaybedildiğini söylersin, kısır döngüden bahsedersin, bu iş dön baba dönelim haline geldi dersin..
*
İktidarın kuvvetler ayrılığına karşı çıkmasına karşı çıkamazsan, muhalefetle işimiz zor dersin hedef saptırırsın..
*
Aslında adam gibi muhalefet olsa.. Yapıcı muhalefet dediklerinden!..
Başbakan’ın kuvvetler ayrılığı şikayetini duyunca anında proje üretir.. Mesela iktidara seçime kadar ülkeyi KHK’larla yönetmesi için yetki veren teklif hazırlar..
Böylece Meclis’in uzun bir tatile çıkmasını sağlar.. Danıştay kanununun değiştirilmesini ister.. Sayıştay’ın ortadan kaldırılmasını talep eder.. (Pardon Sayıştay zaten yok.. Var da yok gibi.. Denetim yapıyor ama Meclis’e rapor veremiyor)
Anayasa Mahkemesi’ne başvurmayacağına dair yemin eder..
Yapıcı muhalefet olsa bunları yapar.. Bu muhalefetle işimiz kolay olur..
Veya işimiz olmaz!..
Ne varsa ODTÜ’de var
Polisin durduk yere ortalığı savaş alanına çevirmesine rektörlüğün verdiği cevap yüreklere su serpti..
Demek ki hâlâ üniversite diye bir kavram var..
Demek ki hâlâ dik durabilen üniversite hocaları var..
Demek ki hâlâ düşündüğünü söyleyen bilim adamları var..
*
Rektörlük açıklamasındaki şu cümle çok önemli.. “Olay çıkmasını önlemek için orada bulunan öğretim üyelerimiz protestocu gruptan (300 kişi) herhangi bir hareket gelmeden polisin yoğun gaz bombası kullanmaya başladığını ifade etmişlerdir.”
*
Yani, şiddete başvuran, olay çıkaran protestocu gençler değil; polis.. 650 adet gaz bombası atmışlar..
Bunun adı polis şiddetidir..
Bunun sonu polis devletidir..
Rektörlük açıklamasından kritik bir cümle daha.. “Şiddet içermeyen, başkalarının özgürlüğünü kısıtlamayan, eğitimi engellemeyen, çevreye zarar vermeyen protestoları özgürlük alanının bir parçası olarak görüyoruz.”
Protesto hakkı demokrasinin olmazsa olmazı..
*
Niye böyle oluyor derseniz, polis protestocuları terörist gibi görüyor da ondan derim.. Bugüne kadar bu tür protestolara katılıp gözaltına alınanların neredeyse tamamı örgüt üyeliğinden hapse atıldı..
Terörist muamelesi çekildi.. En masum istekler bile terör örgütüne hizmet kabul edildi..
ODTÜ’ye böyle gelindi..
Yüce Divan kararı diğerlerini etkilemez
Soru şu..
Yüce Divan’ın rüşvet davasındaki hukuka aykırı deliller kararı diğerlerini etkiler mi?
Etkilemez!..
Sadece Yüce Divan’ın değil, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun benzer kararı da etkilemez..
Ne olmuştu?
İhbar mektubuyla soruşturma açılmış teknik takip sonunda toplanan delillerle İTO Başkanı rüşvet vermekle, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı rüşvet almakla suçlanmıştı..
Yüce Divan delilleri delil saymadı..
*
Bu durumda olan o kadar çok kişi var ki.. Hukuksuz delillerle cezaevinde yatan..
Saymakla bitmez..
Peki, onları yargılayan hakimler bu durumu bilmiyor mu? Biliyor ama bu saatten sonra!.. Olacağı şu.. O davalar Yargıtay’dan benzer gerekçelerle dönecek..