Yeni Türkiye kurulmuş.. Türkiye’nin paradigması değişmiş.. Eski paradigma tarihin çöplüğüne yollanmış.. Müthiş bir değişim yaşanıyormuş..
Amma velakin...
Bu yeni paradigmayı birileri anlamamış.. Değişim sürecini kavramamış..
İktidara yakın duranların ağzından bu sözcükler eksik olmuyor..
Konu ne olursa olsun, ezberlemiş gibi aynı cümleyi kuruyorlar; yeni Türkiye’nin paradigmasını zamanında kavrayamadılar..
Kim onlar?
Mesela, CHP..
Mesela, MHP..
Mesela, iktidarın her dediğine he demeyen sendikalar..
Mesela, sivil toplum kuruluşları, yürüyüş yapan üniversite öğrencileri, bildiri yayınlayan öğretim üyeleri, hak talebinde bulunan işçiler..
Sadece legal kuruluşlar değil.. İllegal örgütler de kavrayamamış..
Onlardan da şikayet ediliyor..
Bir bütün olarak PKK da.. Bütünden bağımsız İmralı da, Kandil de, Avrupa’daki destekçileri de yeni paradigmadan habersiz..
Lafı uzatmayalım.. Listeye bakarsak iktidara yakın duranların dışında herkes..
Bu durumda iki sonuç ortaya çıkıyor.. Ya memlekette idrak sorunu var ya da değişim meğişim yok..
İktidarın el değiştirmesi var..
Basit bir iki misal..
On yıllar önce insanlar basit nedenlerle terörist ilan ediliyor, terör örgütü üyesi damgası vurularak hapse atılıyordu, şimdi de.. Farkı yok..
Eskiden YÖK, öğretim üyelerini fişliyordu, YÖK sitesi ‘hack’lenince gördük ki; şimdi de fişliyormuş..
Eskiden ‘Türkiye henüz hazır değil’ sözü revaçtaydı; şimdi de..
Eskiden cezaevleri doluydu şimdi de dolu.. Hem de ağzına kadar..
Eskiden komşularımızla aramız kötüydü şimdi de kötü.. Hatta fena halde kötü..
Uzatmayalım..
Şu yeni paradigmayı biri çıkıp tane tane anlatsa da ne değişmiş anlasak, kavrasak..
Başbakan çıtayı yükseltti ama!
Başbakan çocuk konusunda geçen hafta çıtayı yükseltti.. Tartışmayı başlattı.. Anında televizyon kanallarına yansıdı..
Eskiden üç, üç diyordu.. Şimdi üç çocuğa eyvallah demiyor..
Kaç olacak?
Dört, beş..
Nasıl olacak, nasıl bakılacak?
Orası ayrı mesele ama Başbakan üç, üç dedikçe doğurganlık hızı düşüyor.. Ortalama çocuk sayısı 2001 yılında 2.37 iken, 2011 yılında 2.02’ye inmiş.. Bu yıl 1.9 olacakmış..
Peki neden böyle oluyor?
Geçen gün tartıştık.. Bunun başında kentleşme geliyor.. Kent yaşamının zorlukları geliyor..
Köydeki gibi, kasabadaki gibi hayat kolay olsa.. Hayat nispeten ucuz olsa..
Bir başka neden.. Köyde çok çocuk ucuz emek demekti; gerçi o da değişti.. Bölüne bölüne toprak kalmadı.. Çok çocuk, hızlı göç anlamına geldi..
Kentte ise çok çocuk, çok ekmek demek.. Çok ayakkabı demek.. Çok palto demek.. Çok harçlık demek..
Üçüncü neden.. İnsanlar iyi yaşamak istiyor.. Şu kısa hayatı az sıkıntıyla geçiştirmek derdinde..
Şu da var; iş aslanın ağzında, artık vasıfsız adama iş yok.. Bu sebeple aileler çocuklarına iyi eğitim vermek zorunda: Kimse gözü arkada göçüp gitmek istemiyor..
İyi eğitim de para demek!..
İktidar da haklı..
Üçün altı 20 yıl sonra yaşlı nüfusa davetiye çıkarmakla eşdeğer..
İktidar haklı da gereğini yapmıyor..
Gereği ne?
Büyümeden pay vermek.. Hükümet enflasyon oranında artış verince, özel sektör üstüne atladı..
Enflasyon yüzde altı ise zam oranı altıyı geçmiyor.. Yani ücretli yerinde sayıyor.. Zenginleşemiyor..
Ülke büyüyor, milli geliri artıyor ama çalışanın artmıyor.. Bu sebeple bırakın üç çocuğu iki çocuk bile zorluyor..
Dört büyüklerin iflas belgesi
Maddi olarak iflas etmediler.. Futbol olarak iflas ettiler..
Belgesi mi?
Dün geçen haftanın karması yayınlandı.. Mevkilerinin en iyileri.. Kötülerin iyileri desek de olur..
Bakın o 11’e.. Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Fenerbahçeli, Trabzonlu futbolcu var mı?
İlaç için bir kişi?.
Yok..
Daha da kötüsü haftanın karmasına girenlerin üçü Türk, sekizi yabancı..
Bunlar daha iyi günlerimiz.. Kulüplerin altyapıları tel tel dökülüyor.. Adı altyapı; yetiştirdiği futbolcu neredeyse sıfır..
Sonra diyoruz ki:
Bu ne biçim futbol..