Akil adamların korktuğu oldu.. Dış politika meydanlara düştü.. İç politikanın en has konusu haline geldi..
Başbakan gittiği her yerde, konuştuğu her ortamda, katıldığı her toplantıda o toplantının mevzuu ne olursa olsun dönüp dolaşıp Gazze meselesine geliyor..
Veriyor, veriştiriyor..
Milliyetçi - Müslüman damara hitap ediyor..
Beklediği gibi büyük de destek buluyor. Dozu daha da arttırdıkça desteğin boyutu da artıyor..
Dün de böyleydi..
Bugün de böyle, yarın da böyle olacak.. Bu tür çıkışlar insanların duygularını kabartıyor, helal olsun iyi kafa tuttu dedirtiyor.. Alkış alıyor, takdir buluyor..
Buluyor da kritik soru şudur; meydanların öncülük yaptığı, rotayı çizdiği ‘dış politika’ ülkeye zarar verir mi?
Verir..
Milli iradenin sesi, milli iradenin isteği, milli iradenin gücü ne yapalım denemez herhalde!..
Bazı konular meydanlara teslim edilemez..
*
Gazze gibi İran da bunlardan biri.. Dün olduğu gibi.. İsrail’in de elinde nükleer silah var, ne yani diyerek Tahran’la kol kola girilir, ABD’ye, Rusya’ya, Çin’e, İngiltere’ye, Fransa’ya okkalı bir rest çekilir.. Çok da alkış alınır..
Ya sonrası..
'ÜMMET GEMİSİ' SADECE GEMİ DEĞİL...
Artık o iş bitti, kapandı diyemeyiz.. İsrail’in haydutluğu, Türkiye’yi ‘oldu bittiye’ getirmeye çalışanları mazur gösteremez..
Nereden bakarsanız bakın ‘yeniden ümmet olma gemisi’ normal bir yardım faaliyeti değil.. Sarsıcı eylem..
Peşini bırakmamalıyız..
Her safhası aydınlanana kadar üzerine gitmeliyiz.. Bu işin üzerine gidenleri İsrail yandaşı diye suçlamaları korkutmasın..
O taktik..
Kafalarımızda yanıt bekleyen bir hayli soru var..
Zaman gazetesi yazarı Turan Alkan bu soruları sormuş, kaygılarını sıralamış.. İsrailci yaftalamasına da kanaat terörüne de ‘hadi oradan’ çekmiş..
*
Bakın ne demiş..
“Hepimiz, olaydan sonra hükümetin gemiye yapılan saldırı sonrasında takındığı aktif tutumu, diplomatik inisiyatifi alkışlıyoruz ama sürecin ta başından itibaren hükümetin kontrolü altında olup olmadığı konusunda sualler sormak, endişelenmek hakkımızı da ertelemiyoruz.
Hükümetin İslami hassasiyetini alkışlıyor ve paylaşıyorum ama iç ve dış siyasette İslami duyarlılığın, Hamas tarzı ve hamasi muhtevada eylem ve metotlara dönüşebilme ihtimalinden de tedirginlik duyuyorum.
Son aylarda olumlu bir vizyon kazanan dış siyasetimiz intifada anaforuna atılmamalı diye düşünüyorum”
*
Gemi meselesinde temel soru şudur..
Gemi, hükümetin kontrolünde mi yola çıktı?
Gemi, İsrail ile yaratılacak yeni gerginliğin kılavuzu muydu?
İç politika arenasının taze malzemesi olarak mı planlandı?
Milletvekillerini son anda gemiye bindirmeyen AKP bu işin ne kadar içinde?
Yoksa bunlar aslı astarı olmayan sorular mı?
*
Merakımız budur!.
Yanıtını duymak hakkımızdır..
ANAYASA ÖNÜMÜZE GELİNCE?BAKARIZ..
Ne zaman anayasa değişiklikleri tartışılsa..
Ne zaman Anayasa Mahkemesi değişiklikleri görüşemez dense..
Ne zaman bırakın millet karar versin, Anayasa Mahkemesi de kim oluyor havasına girilse..
En büyük karar verici odur, kampanyası yapılsa..
Gözümün önüne haberlerde gördüğüm o ayakkabı tamircisi gelir..
Muhabir sorar..
Anayasa değişikliği için ne diyorsunuz..
Ayakkabıcı istifini bozmadan, çekicini sallamaya ara vermeden, ağzına sıkıştırdığı ince çivilerin arasından konuşur..
Önümüze gelince bakarız!..
Haydi hayırlısı..