İstenen bu.. İşin özeti bu.. Bu sebeple paneller düzenleniyor, konferanslar veriliyor; her fırsatta parlamenter sistem kötüleniyor..
Aslında lanetleniyor..
Türkiye’nin önündeki en büyük engelmiş gibi sunuluyor..
Başbakan’ın siyasi başdanışmanı, milletvekili Akdoğan bir süre önce ne demişti?
“Bugünkü sistem Erdoğan’sız kriz üretir.”
Peki yarınki sitemin, geçilmek istenen yönetim biçiminin Erdoğan’lı veya Erdoğan’sız kriz üretmeyeceği ne malum..
Üretir, üretebilir!..
*
Niye mi?
Çünkü; yürütmede bir sorun yok.. Sorun Meclis’te, sorun yargıda da ondan..
Asıl sorun Meclis’in oluşma biçiminde..
Kimse bu mevzuya girmiyor..
Herkesin dilinde başkanlık sistemi.. Herkesin ağzında yarı başkanlığın getireceği kalıcı istikrar..
ABD’ye bak diyorlar..
Fransa’ya bak..
İyi de isterseniz oradaki meclislere de bakalım.. Oradaki yargıya da bakalım..
Fransa parlamenterini nasıl seçiyor, senatörünü nasıl seçiyor, biz nasıl seçiyoruz..
Örnek veriyorlar..
ABD Başkanı bile bizim başbakanlardan daha az yetkiliymiş....
Daha ne istiyormuşuz..
Başkanlık sistemine methiye düzülürken, Kongre’nin Obama’ya kök söktürdüğü ballandırıla ballandırıla anlatılıyor..
Ama şunu söylemiyorlar..
Bu durum başkanın güçsüzlüğünden değil, Kongre’nin gücünden kaynaklanıyor..
Seçim sisteminden..
*
Bizde tam tersi..
İşlerine gelmediği için dillendirmiyorlar..
Sanki, Meclis yasama hakkını yürütmeyle paylaşmıyormuş gibi.. Zaman zaman tamamen devretmiyormuş gibi.. Kendini yürütmenin taleplerini anında yerine getirmek zorunda hissetmiyormuş gibi davranıyorlar..
Hemen örnek..
Geçen yaz idari sistemi yeniden düzenleyen temel değişikliklerin tümü ‘kararnamelerle’ oldu.. Meclis yetkisini yürütmeye devretti kenara çekildi..
*
Başdanışman’ın Erdoğan’ın gücü nedeniyle kriz çıkmadığını ima ettiği durum; bu durum mu?
Erdoğan olmazsa sistem kriz üretir diyor ya..
Yasamanın, yürütmenin kontrolüne girmesini söylüyorsa sağlıklı bi istek değil..
Demokrasiyle bağdaşan bi hal de değil..
Anladığım şu..
İstikrar adına fiili durum, lider karizmasından kaynaklanan süreç yasal hale getirilmek isteniyor..
Yarı başkanlık talebi işin kılıfı..
Formül belli..
Güçlü yürütme..
Güçsüz yasama..
Etkisiz yargı..
Operaya gelenler saat kaçta ne namazı kılacak?
Hükümet operaya da mescit yapılmasını şart koşmaya kalkınca bir kıyamet de bu alanda koptu..
Ne gerek var diyenler..
Operada mescit önemli bir ihtiyaçtır diye haykıranlar derken..
Operaya gidenler iki arada bir derede mescide mi gidecek sorusu ortaya atıldı..
Orada durmadı, operaya giden dindarlara kadar uzandı, ‘ne yani Müslümanlar operaya gitmesin mi’ye kadar geldi....
Aslında dindarlar operadan anlamaz denilerek aşağılanmaya çalışılıyor diye diklenenler oldu..
Tartışmanın ekseni kaydı..
Mesele..
Vivaldi dinleyen dindarlarla, Vivaldi dinlemeyen dindarlara gelince..
Operadan çıkan kavganın yakasını bıraktım..
*
Çünkü..
Abartıldıkça abartıldı.. Kimse, operaya giden insanların mescidi hangi saatte kullanacağını sormadı..
Ne zaman hangi namazı kılacağını..
Oyundan önce mi, sonra mı, arada mı?
Opera kışlıktır, genelde akşam saatlerinde sahnelenir.. Yatsıdan sonra.. Operaya gelenler mescitte ne namazı kılacaklar?
Askerden çektik başkandan çekmeyelim
Başkanlık olmaz zaten..
Türkiye’yi külliyen değiştirmek lazım, imkânsız!.
Şöyle söyleyeyim..
Osmanlı İmparatorluğu’nun 200-250 yıl önceki halini düşünün.. İçinden kaç devlet çıktı.. O hali sürseydi başkanlık şahane olurdu..
Her bölge, her millet kendini idare ederdi.. Minik minik devletçikler oluşurdu, herkesi dışa karşı temsil eden de bir başkan..
Anadolu’yu baklava gibi bölemeyeceğimize göre.. Başkanlık olmaz..
Olsa olsa yarı başkanlık olur..
Yukarıda anlattım.. Bugünkü yasama, bugünkü yargı yapısıyla acayip sakıncaları var..
*
Diyorlar ki; abartmayın Türkiye totaliter rejime geçmez.. Diktatörlük olmaz..
Kabul.. Şimdi olmaz..
Ya, 10 yıl sonra olursa!..
*
Askeri vesayetten kurtulmak için anamız ağladı.. Darbe dönemine son vermek için anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi..
Peki niye böyle oldu..
Askerin yasal ayrıcalığı vardı, yasal zemini vardı.. Anayasa, Genelkurmay başkanı, başbakana bağlı demiyordu, başbakana karşı sorumlu diyordu..
Hâlâ öyle..
İç hizmet kanunu imkânın kralını veriyordu..
*
Derdim şu.. Bi şey olmaz bi şey olmaz deyip yasal zemin hazırlamayalım..
İleride gün gelir kullanan da çıkar...
Çare!..
Sağlam kazık..