Üç beş yıl önce tutukluluğa itirazı dikkate alan, tahliye kararı veren hakimlere ‘vatana ihanet’ muamelesi yapılıyordu..
O günleri yaşadık..
Hukuk mukuk diyenin ensesine biniliyordu.. Hakimler çaresiz, önüne geleni tutukluyordu..
Dosyaya bakmadan!..
Dedim ya tutuklamayan hakim ayvayı yiyordu.. Bu sebeple, çok hakim görevden alındı, çok hakim sürgün yedi..
Hatırlayın.. İş çığırından çıkınca Adalet Bakanlığı seminer düzenlemiş, özel yetkili savcıları ve ağır ceza hakimlerini davet etmişti..
Ünlü ceza hocalarının söylediği şuydu..
Kolluk fezlekesi iddianame oluyor..
İddianameler mütalaa..
Mütalaalar gerekçeli karar..
Yani.. Aslolan kolluk (polis) fezlekesinde yazılandı..
*
Devir değişti iyi de oldu.. Atın içeri dönemi bitti..
Çıkartın dışarı dönemi başladı..
Eskiden tutuklamayan hakime söylenmedik laf bırakılmıyordu, şimdilerde tahliye kararı vermeyen hakime aynı muamele yapılıyor..
Hayır hayır, misyon medyası daha devreye girmedi.. Onlar şokta.. Yıllarca tutuklayın, alayını içeri tıkın kampanyası yaptılar..
Hukuk diyene, darbeci, askerci, Ergenekoncu damgası vurdular..
Değişmeleri zor..
Oysa arkalarında hizalandıkları iktidar tavır değiştirdi..
Bu sebeple söyleyecek laf bulamıyorlar.. Sessizler..
*
Çok değil, 15 gün önce 11 Şubat’ta bu satırları yazmıştım.. Dün gördüm ki, misyon medyası ufaktan sessizliğini bozmuş..
Baştan beri insani hassasiyetleri korumuşlar.. Darbeci ile olmayanı, mağdur olanla mahkum olanı ayıracak tutarlılıkta yayın yapmışlar..
Şimdi böyle diyorlar..
Biz ne diyelim.. Günah çıkarma hazırlığı diyelim mi?
Eski alışkanlık olsa gerek günah çıkartırken bile başkalarını yaftalamayı ihmal etmiyorlar..
Bu meseleleri dile getirenler insani nedenler veya usul hatalarının giderilmesi için değil, bunları bahane ederek bütün davayı itibarsızlaştırmak istiyorlarmış..
Peki o zaman..
‘Polis savcı olmuş, bilirkişi de hakim olmuş, mübaşir de yazı işleri müdürü olmuş, ondan sonra ‘adalet’ diye bağırıyoruz. Yok ya. Böyle bir şey olmaz’ diyen Danıştay Başkanı’nın da amacı davaları itibarsızlaştırmak mı?
‘Yargıda olağanüstü yanlışlıklar yaşıyoruz. Tutuklamaların yüzde 99’u hukuka aykırı çünkü gerçek manada gerekçe yok’ diyen İstanbul Hukuk Fakültesi Dekanı da mı itibarsızlaştırma peşinde?..
*
Başbakan yol aldı.. Ergin Saygun’u ziyaret ederek mesaj verdi..
Durumu zamanında kavrayamayan, misyon medyası gaza basıp arayı kapatmak istiyor ama bulundukları zemin kaygan..
Ha babam patinaj yapıyorlar..
Beyaz Türkler
Zenci Türkler
Yeşil Türkler
Başbakan ‘biz aradan sıyrılan zenci Türkleriz’ deyince eski bir tartışma yeniden alevlendi..
Beyaz Türk kime denir?
Zenci Türk kime denmeli?
Taha Akyol’a göre, Beyaz Türk tanımı daha rafine daha varlıklı elit kesimleri ifade ediyordu..
Şerif Mardin’e göre, merkezi..
Emre Kongar’a göre, devletçi seçkinleri..
Marksistlere göre, egemen sınıfı..
Peki Zenci Türkler kimdi?.
Taşrada, varoşta kalmış, itilmiş kakılmış, hakkı yenmişlerin ortak adıydı.. Beyaz Türkler yönetendi, Zenci Türkler yönetilen..
Devir değişti.. Başbakan bir ABD gezisi sırasında ‘Bu ülkede Zenci Türkler, Beyaz Türkler var. Kardeşiniz Zenci Türklere mensuptur’ deyince Zenci Türk olmak makbul oldu..
Ama..
Hem iktidarda ol, hem muktedir ol, hem de Zenci Türk kal.. Olacak iş değil.. Her şeyden önce Zenci Türk tanımına uygun değildi.. Eh ülkenin hakimi artık biziz diye Beyaz Türklüğe geçmeyeceklerine göre bu yeni sınıfa ne demeli?..
Milli Gazete’nin Başyazarı, İslamcı düşünür Mehmet Şevket Eygi 2007 yılında bu yeni sınıfı şöyle adlandırmıştı..
Yeşil Türkler..