Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kolay gibi gözükür ama değildir.. Her şeyden önce güneşin ne zaman veda edeceğini bilmek gerekir..
Çünkü bulunduğun yere, önündeki tepeye, dağa göre uğurlama saati değişir..
O anı ıskaladın mı, uğurlama olmaz..
Nasıl mı bileceğiz?
Kolay..
Ufukla güneş arasına parmaklarını yerleştir.. Önünde tepe varsa uç noktasıyla güneşin arasına parmaklarını koy.. Her parmak 15 dakika eder.. İki parmak mı sığdı, bil ki 30 dakika sonra güneş yoktur.. Üç parmaksa 45 dakika daha var demektir.. Tek parmaksa hazırlık saati gelmiştir, şölen başlıyordur..
*
Güneş her gün batıyor, batmadığı gün var mı diye önemsemezlik etmeyin.. Kendinize sorun..
Bugüne kadar güneşi kaç defa uğurladınız?
Kaç defa hazırlık yaparak karşısına geçip o muhteşem anı seyrettiniz..
Kaç defa?
Peki daha kaç defa seyredebileceksiniz?
Kaç defa o anı, o imkânı yakalayacaksınız?
Güneş bütün haşmetiyle karşınızda olsa bile günlük koşuşturmada insanın aklına gelmiyor.. Gelse bile vakit olmuyor..
Vakit olsa bile kentler buna izin vermiyor..
Güneş, binaların arkasından kaybolup gidiyor..
Uğurlama yapmak için güneş ya yemyeşil bir tepenin ardında batmalı ya denizle kucaklaşmalı ya da kentin siluetiyle vedalaşmalı..
Bu sebeple sordum..
Bugüne kadar kaç defa güneşi batırdınız? Kaç defa denizle kucaklaşırken seyrettiniz?
*
Eskiden İstanbul’da güneş çok güzel batardı.. Her yerden batardı.. Şimdi batmıyor, çekip gidiyor.. Tarihi yarımadaya bakan yüksek binaların terasları dışında güneşi batıracak mekân kalmadı.. Devasa binalar güneşi göstermiyor..
(Yeri gelmişken, Zincirlikuyu’nun halini gören var mı? 1 milyar dolar için nefes borusu işlevi gören araziyi sattılar.. Sözüm ona yeşillikler içinde olacaktı, proje öyleydi.. Değiştikçe değişti, büyüdükçe büyüdü, dört devasa kule bırakın güneşi, rüzgârı bile kesti.. Güzel oldu diyeni duymadım)
*
Diyelim ki yeri buldunuz.. Dağda, denizde, kırda, ovada..
Şölen için hazırlık gerekir..
Artık kendinize soğuk bir içki mi ısmarlarsınız, demli bir çay mı alırsınız bilemem..
Hafif bir müzik varsa uğurlama töreni için her şey hazırdır..
Bir gün daha bitti diye, ömürden bir gün daha gitti diye üzülmeyin..
Tanık olduğunuz için şükredin..
İnsan, ömründe kaç kez güneşi batırabilir ki..

Haberin Devamı

Roman okurken kafamızdan geçenler
Orhan Pamuk’un Harvard Üniversitesi’nde verdiği edebiyat dersleri kitaplaştırıldı..
Temel soru şunlar:
Roman okurken kafamızda neler olup biter?
Bir romanı nasıl okuruz?
‘Bazan mantığımızla, bazan gözlerimizle, bazan hayal gücümüzle, bazan aklımızın küçük bir kısmıyla, bazan kendi istediğimiz gibi, bazan kitabın istediği gibi, bazan bütün gücümüzle okuruz.’
Okurmuşuz..
Sadece romanları değil galiba.. Her türlü metni, küçük bir fıkrayı, gazete yazısını, köşe yazısını bazan istediğimiz gibi bazan yazanın istediği gibi okuyoruz..
Çoğu zaman fark uçurum oluyor..
Bana göre bu, nerede ve ne şekilde okuduğumuza bağlı..
*
Pamuk, roman okurken çoğumuzun takıldığı, merak ettiği şeylere değinmiş..
Ne mi onlar?
Romanın kurmaca mı gerçek mi olduğu..
Romanı yazanın roman kahramanı olup olmadığı..
Kendi yaşamından bir kesiti anlatıp anlatmadığını merak ederiz.. Orhan Pamuk’a en çok Masumiyet Müzesi’ndeki Kemal olup olmadığı soruluyormuş..
Hayır ben değilim diyormuş ama okuyanlara Kemal olmadığını asla inandıramıyormuş..
İnandıramaz da..
Ben de okurken biraz kendini anlatmış demiştim.. Belki de birazı kendidir!..
*
Demem şudur..
Roman meraklılarına, edebiyat düşkünlerine tavsiye ederim.. Kitabı okuduktan sonra birçok roman yazarı ve kahramanı gözümün önünden geçti..
Hatırladıklarımı yeniden düşündüm.. Evet, çoğunu yazarıyla özdeşleştirmişim..