İstanbul’u seven, İstanbul’a aşık olan belediye başkanının, bakanın, başbakanın yapması gereken budur..
Bu kadar yeter deyip dondurmak.. En az 5 yıl yeni konut yaptırmamak..
İstanbul böyle kurtulur..
Dillerden düşmeyen kentsel dönüşüm lafı var ya işte o zaman cazip hale gelir.. Gerçekten kentsel dönüşüm olur..
Düşünün.. Yeni konut üretilemiyor..
Ee ne olacak?
Bit pazarına nur yağacak.. Eski konutlar cazip hale gelecek.. Vuracaklar kazmayı indirecekler aşağı, yenisini dikecekler..
Yapan da kazanacak, oturan da kazanacak, kent de kazanacak..
Eski semtler canlanacak..
*
Şöyle bir hayal kurun.. Yeni binaların inşaat kalfalarının insafına bırakılmadığını düşünün.. Yap satçı müteahhitlerin devre dışında kalacağını hesap edin.. Yeni binaların o semtin, o mahallenin tarihi dokusuyla uyumlu yapıldığını farz edin..
İstanbul zıplar..
Dünya şehri olmaktan dünya başşehri olmaya terfi eder.. Konut fiyatları üçe, dörde katlanır..
*
Tarihi yarım ada, Topkapı, Şehremini, Fındıkzade, Aksaray, Edirnekapı, Fatih, Şehzadebaşı, Balat, Kumkapı, Azapkapı, Üsküdar, Bağlarbaşı..
Gerisini siz sayın.. İhya olur.. Yeniden kurulur.. Adam gibi kurulur..
İstanbul, İstanbul gibi olur..
*
Şimdi ne yapıyoruz?
İstanbul’u büyüttükçe büyütüyoruz.. Yaşanmaz hale gelen kenti içinden çıkılmaz hale de getiriyoruz..
Bu hızla bir beş yıl daha gidersek adım atılamaz hale gelecek..
*
İstanbul zor kent.. Paris gibi, Londra gibi, Moskova gibi değil.. Bizden örnek vereyim Konya gibi değil.. Kaz metro yap, işi bitir..
İstanbul’da çok zor.. Çok maliyetli..
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı takdir ediyorum.. Adam insanları bir yerden bir yere taşımak için elli takla atıyor..
Atıyor ama bu gidişle yarın öbür gün yüz takla atsa bi işe yaramayacak..
Çünkü insanlar nasıl gider nasıl gelir diye düşünmeden her yer imara açılıyor, her köşe başına bir AVM dikiliyor..
*
Bu gidişle geleceğin İstanbul’u şöyle olacak..
İstanbul’un çevresi modern binalarla dolu olacak, ama orada yaşayan insanlar Boğaz’a, kentin merkezine, tarihi yarımadaya inemeyecek..
İstanbul’da ama İstanbul’u görmeden yaşayacak..
Buna karşı kentin merkezindeki eski, köhne, tarihi özelliği olmayan, yığma binalar kalacak..
Kentin varlıklıları kentin dışarısında.. Kentin görece yoksulları kentin merkezinde yaşar hale gelecek..
Gidiş bu..
Bu gidişe dur demek elimizde.. Beş yıllık imar yasağı hem İstanbul’u dönüştürür hem de göçe fren koydurur..
Fahiş fiyatlar lokasyon nedeniyle
Geçen hafta sabah saatlerinde yolum Teşvikiye’ye düştü.. Hava çok güzeldi.. Bi çay içmek için Teşvikiye Camii’nin dibindeki The House Cafe’ye oturdum..
Hemen yan masamda çay ve tostla muhtemelen sabah kahvaltısı yapan bir adam vardı..
Gerisi şöyle gelişti..
Adam garsona seslenerek; bi su ver, hesabı da getir, acelem var..
Garson suyla hesabı getirdi.. Adam su şişesinin kapağını açtı, bardağa döktü, içerken göz ucuyla hesaba baktı..
Soygun diye bağırdı; soygun bu..
Garson koştu geldi, buyurun efendim ne oldu?
Soygun ya.. 4.5 liraya su mu olur? Yetkili birini çağır..
Bir iki dakika geçmedi ki, genç bir adam belirdi; buyurun efendim şikayetiniz ne?
Şikayetim soygun..
Ne soygunu..
Su soygunu bir şişe su 4.5 lira olur mu? Bakkal fiyatı kaç para bunun?
Sessizlik..
Yüzde kaç kârla çalışıyorsunuz?
Yüzde 30 efendim..
Ya suya dört misli fiyat çekmişiniz..
Efendim, suyu tek başına değerlendirmemek lazım menünün bütününe bakmak gerek..
*
Garson bütününe bakmak lazım dediği için olsa gerek adam hesabın bütününe baktı.. Kıyamet işte o anda koptu..
Bu ne bu ne.. Tosta 12 lira yazmışınız, tostun içine koyduğunuz domatese ayrı fiyat çekmişiniz.. Zar gibi bir dilim domates iki lira olur mu?
Bak bak bak, parmağımın yarısı kadar çarliston bibere bir lira yazmışınız.. Kardeşim bu ne ya.. Tostun içine koyduğunuz domatesten, biberden ayrı para istenir mi?
Cafe sorumlusu çok sakindi..
Efendim bizim yöntemimiz bu, her şeyin fiyatını ayrı yazarız..
İyi de bi dilim domates iki lira olur mu? Kilosu ne kadar bunun!.
*
Adam giderek sesini yükseltiyordu.. İşin tatsızlığa gideceğini anlayan cafe görevlisi ortalığı sakinleştirmek için son kozunu oynadı..
Efendim sizden hesap almayalım, bizim ikramımız olsun..
Adam kararlıydı; benim param var kardeşim ben enayi yerine konulmaktan şikayetçiyim.. 12 lira tost, içine koyduğun zar gibi domates iki lira, pul kadar biber bir lira oldu sana 15 lira.. Buna keriz muamelesi yapmak denir..
Cafe görevlisi alçak ve son derece sakin sesle..
Efendim cafede çalışanların ücretleri..
Adam görevlinin sözünü ağzına tıktı..
Başka kahvelerde adam çalışmıyor mu?
Görevli aynı sakinlikle..
Lokasyon efendim, bu fiyatlar lokasyon nedeniyle..
Adam parayı bıraktı, ayağa kalktı..
Ne lokasyonu kardeşim pislik içinde oturduk, bi tost yedik..
(Asfalt çalışması nedeniyle ortalık toz dumandı)
*
Yolunuz oralara düşerse dikkatli olun diye yazdım.. Siz de lokasyon kurbanı olmayın!..