Bazı kitapları hızla okuyup geçtik gibi geliyor.. Gençlik yılları, gençlik telaşıyla, verdikleri tadı aldık mı, alamadık mı bilmiyorum..
Dünya klasikleri meşhurdu.. Dostoyevski’nin Suç ve Cezası’nı, Tolstoy’un Savaş ve Barış’nı, Maksim Gorki’nin Ana’sını, Hemingway’in Çanlar Kimin İçin Çalıyor’unu, Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar’ını o yıllarda okuduk okumasına da lezzetini aldık mı?
Zannetmiyorum..
Çoğunu zorunluluktan okuduk.. 1970’li yıllarda solcu olmak önemli meseleydi.. Şimdilerdeki gibi, kişiler için ‘solcu o’ tabiri aşağılamak anlamında kullanılmıyordu, o yıllarda ‘solcu o’ yüceltmek anlamına gelirdi..
Solcu, okuyan adamdı..
Solcu olmak kolay bi şey değildi.. Hem ideolojik kitapları hatim edeceksin, hem edebiyatın baba kalemlerini pas geçmeyeceksin, hem Türkiye meseleleriyle günü gününe ilgileneceksin..
Meşakkatli işti..
*
İşte o yıllarda bir sürü kitap devirdik.. Camiaya girmek, sohbete katılmak, ‘futbolcu’ kalmamak istiyorsan mecburdun..
Kitapları devirdik devirmesine de anladık mı?
Sorsam, çoğumuz okumuştur okumasına da uçup gitmiştir..
Veya şöyle diyeyim.. O yaşlardaki bilgi ve birikimimizle çıkardığımız sonuç bugün çıkaracağımız sonuçla uyuşur mu?
Uyuşmaz..
*
Mesela beni en çok etkileyen kitaplarda biri ‘Oblomov’du.. Rus aristokrasisinin içler acısı durumu, yataktan çıkmaya üşenen Oblomov’un şahsiyetinde anlatılmıştı..
Zaman zaman ‘Oblomovluk’ yapmak çok hoşumuza giderdi..
*
Bu bayram biraz eskiye dönmek istedim..
25 yıl, 30 yıl , 35 yıl önce okuduğum kitaplara el atayım..
Mesela, Marquez’in Başkan Babamızın Sonbahar’ı, mesela Milan Kundera’nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği..
Çok da kopuk olmaz yani; zamanın ruhuna da dokundurma yapar..
Zamana uysun dersek, ideali tabii ki George Orwell’in 1984’ü..
Orwell’in dedikleri bire bir oldu ama sadece tarihi pek tutmadı.. 1984 yerine 2005 deseymiş cuk otururmuş.. 2005’ten beri bırakın devletleri, bırakın kurumları, bırakın legal, illegal örgütleri, herkes birbirinin ensesinde..
Herkesin nefes alışverişi kontrol altında.. İshal olan bile şu sıklıkta ishal olur notuyla kayda alınıyor..
Aslında.. Orwell’in 1984’ünü okuyacağıma, etrafı seyredeyim, gazete okuyayım aynı şey..
*
Valla beni Yaşar Kemal’in İnce Memed’i de paklar.. Veya Kemal Tahir’in Devlet Ana’sı da.. Yoksa Orhan Pamuk’un Kar’ını mı okusam..
Mısır’daki askeri darbeden sonra yeniden popüler oldu.. Orhan Pamuk’a göre; “İslam kültürü ile uyum sağlamak diyeceğimiz, onun tüm yönlerini olumsuz bir şey olarak görmemek, özelliklerini kabul etmek gerekir.”
İslam, demokrasi ve Pamuk’un Kar’ı..
Gider mi? Aslında Tayyar Arı’nın Ortadoğu kitabını raftan indirmenin tam zamanı ama bayramda biraz ağır kaçar..
Sahil beldesindesin elinde Ortadoğu!..
*
Yoksa şiir dünyasına mı dalsam.. Can Yücel, Edip Cansever, Sezai Karakoç, Özdemir Asaf, Refik Durbaş..
Gün batarken alır insanı götürür..
Şahane fikir.. Güneşi uğurlarken yanı başınızdalar..
*
Onu mu okusam, bunu mu okusam diye kafa yormaktansa, nereden başlayacağını bilememenin sıkıntısını yaşamaktansa, bu işi disiplin altına almakta yarar var..
Bi arkadaşım çok güzel bir yöntem izliyor.. Yerli yabancı yazarlardan liste yapmış.. Her ay bir yazarın üç dört kitabını okuyor.. Bir sonraki ay başka yazara geçiyor..
Ocak; Zülfü Livaneli.. Şubat; Paul Auster.. Mart; Eli Şafak.. Mayıs; Jean-Paul Sartre gibi..
Her ay bir yazarı ele almak, yapıtları arasında gezinti yapmak çok daha keyifli olsa gerek.. Bi oradan, bi buradan okuyunca galiba sadece tüketiyorsun!..
O yazar üzerine derinleşemiyorsun..
*
Neyi merak ediyorum biliyor musunuz?
25-30 yıl önce beni çarpan satırlar acaba bugün de çarpar mı? Okurken o günlerime gider miyim? O günkü hazzı bulur muyum, başka bir haz mı yaşarım?
Bilmiyorum..
Neyse kitaplığımı iki kez baştan aşağı taradım.. Elimi attım ,bıraktım, attım, bıraktım.. Sonunda galiba en uygunu buldum..
Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ı..
Bayram kitabım bu..
Kutlama ve izin
Hepinizin Ramazan Bayramı’nı kutlarım.. Nice bayramlar dilerim.. Bayramda el ayak çekilmişken, siyaset mola vermişken, bana da müsaade..
Kısmetse haftaya pazara buradayım.. Sağlıcakla kalın..