Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Öğrenci polis olayı dallandı budaklandı bambaşka bi hal aldı..
Üniversiteleri tartışılır hale getirdi..
Bir kere şunu ortaya koyalım.. Kimsenin şiddete arka çıktığı, pirim verdiği yok.. Ortalığı yakmak yıkmak başka, protesto başka..
ODTÜ’de olanlar bambaşka.. Hele sonrasında yaşananlar..
Neresinden başlayalım ki..
Başbakan, “Bu hocalar öğrencilerini böyle yetiştiriyorsa onlara yazıklar olsun. Bize böyle hoca lazım değil” dedi..
Çıt çıkmadı..
Üniversiteler öğrenci yetiştirme yeri değildir, üniversitelerin işlevi bu değildir diyen olmadı..
Üniversitelerin görevi yüksek düzeyde eğitim vermektir, bilimsel araştırma yapmaktır, yayın yapmaktır demek kimsenin aklına gelmedi..
‘Onlar zaten yetişkin’ sesi yükselmedi..
*
Birinci sorunlu konu buydu..
İkincisi de üniversitelerin siyasal iktidarın arkasında hizalanması.. Polisin 600’den fazla gaz bombası atmasını makul karşılamaları.. Koskoca senatoların 50 öğrenciyi muhatap alıp bildiri yayınlaması..
*
Bir iddia ortaya atarsın doğru çıkar ya.. İnsan hem sevinir hem üzülür.. Tespitinin doğru çıktığına sevinir; doğru çıkması Türkiye’ye zarar vereceği için üzülür..
Yıllardır üniversitelerin lise düzeyine indiğini söylerim..
Liseleştirildiğini iddia ederim.. Bildiri yarışı bunun kanıtı oldu..
İktidarın gözüne girmek için bildiri yarışı yapan üniversiteler özgür düşünceyi teşvik edebilir mi, bilimin çekirdeği olabilir mi?
Olamaz..
Olamazlarsa üniversite de denemez..

Haberin Devamı

Gazetecilik davası bugün

Herkes soruyor; Soner Yalçın’ın hapiste ne işi var?
Soner Yalçın da soruyor; ne işim var?
Mahkeme cevap vermiyor.. Adamın ne suçu söyleniyor ne de iki yıldır neden hapiste tutulduğu..
Ortada suç yok, suçlu yok ama mahkeme var.. Tutuklu yargılanan var.. Sebep?..
Bugün adliyede hukuk adına önemli bir sınav daha var.. OdaTV davasının -aslında gazetecilik davası demek daha doğru olur- tek tutuklu sanığı yargıç önüne çıkacak..
Hadi hayırlısı..

Oh be! Paranoyak değilmişiz?

Bir ara cep telefonlarına takmıştık.. Köşedeki manav bakkalla konuşurken bile ayrıntıya girmiyordu..
Sonra konuşalım abi, müsait değilim abi diye geçiştiriyordu..
Adam taksi şoförü, kahvede okey oynarken telefonunun şarjını çıkarıyordu; bi müşteriden duydum abi, şarj çıkınca dinleme yapılamıyormuş..
Adam marangoz, esnaf arkadaşlarıyla sohbet ederken telefonunu uzakta tutuyordu; ne olur ne olmaz abi..
Bütün bunları yaptık.. Resmen paranoyak olduk..
Ulaştırma Bakanı; ‘çekinip korkacak lafı olan konuşmasın’ deyince paranoyak olmadığımızı anladık..
Bakan bu lafı ettiğine göre demek ki herkes dinleniyordu..
* * *
Bu iş uzun sürünce koyverdik gitti.. Dinlerseniz dinleyin havasına girdik.. Hatta konuşmanın arasında dinleyicimize seslenmeye başladık; tapeleri doğru yaz..
İşi gırgıra vurmuştuk ama dinlenme paranoyasını üstümüzden atamamıştık..
Kuşkulanıyorduk ama çaktırmıyorduk..
* * *
Başbakan’ın evinin altındaki ofiste böcek bulunması hepimizi rahatlattı.. Paranoyak değilmişiz..
Telekulak oraya kadar uzandığına göre bizim ceplere haydi haydi girer..