Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’nin en derin, en politik, en tartışmalı, en karmaşık davası sonuçlandı..
Aslında sonuçlandı demek doğru değil.. Mahkeme topu Yargıtay’a attı dersek daha doğru olur..
Ne olduğuna bakalım..
Her şeyden önce, özel yetkili mahkeme Ergenekon’un terör örgütü olduğunu tescil etti..
Peki, bu örgüt ne yapmış?
Kaos ortamı oluşturarak darbe ortamı hazırlamaya çalışmış..
275’i de mi?
İşte orası muamma.. Vicdanları rahatsız eden de bu..
Bu sebeple kesilen cezalar içime sinmedi.. Çok ağır geldi.. Yok artık dedirtti.. Daha neler dedirtti..
Kim için derseniz.. Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ için derim..
Ne mi yapmıştı?
Genelkurmay Başkanı olduktan sonra faaliyet gösteren, kara propaganda yapan 20 internet sitesini kapatmış, üç tane legal site kurulmasını emretmişti...
O siteler faaliyete geçmedi..
Ceza; müebbet hapis..
O dönem karargâhta görev yapanlara 15 yıl, 20 yıl..
Acayip değil mi?
Tuncay’a müebbet de, Mustafa’ya 34 yıl da aynı..
Acayip..
Biliyorum, gerekçeli kararı görmeden değerlendirme yapmak doğru değil ama dava süreci de süreç değildi..
Çıkış noktasında öyle uzaklaştı ki; hedefinden öyle saptı ki; öyle hale getirildi ki; kararların ‘politik’ olmadığını söylemek imkânsız hale geldi..
*
Beş altı yıl önceye gidelim.. Ergenekon denilen soruşturmanın veya davanın ana konusu neydi?
Derin devlet.. Derin yapılanma..
Derin devletin kaos ortamı yaratması.. Yalan yanlış bilgilerle kitleleri ajite etmesi.. Askere davetiye çıkarması, müdahaleye ortam hazırlaması..
Peş peşe gelen gözaltı dalgalarının kapsamı buydu.. Zaman geçtikçe dava torbasının ağzı biraz daha açıldı, soruşturma alanı biraz daha genişletildi..
Muhalefet eden, muhalif duran herkesi kapsama alanına aldı..
Hatırlayın, bir dönem öyle bir korku saldı ki, insanlar ne olur ne olmaz diye telefonla konuşmamaya başladı; sosyal hayatını sıfırladı..
Mahalle bakkalı bile saat 05 sendromu yaşamaya başladı..
Kısaca, soruşturma makas değiştirdi; bir zihniyetle, bir dünya görüşüyle mücadeleye dönüştü..
*
En tipik örneği, merhum Türkan Saylan’a yapılandır.. Başkanı olduğu ÇYDD’den örgüt çıkarmak için az uğraşılmadı..
Burs verdiği kızlar PKK’lı ilan edilerek yaftalandı..
Hal böyle olunca Ergenekon davası itibar yitirdi.. Gücünü, inandırıcılığını kaybetti.. Derin devletle mücadele açık toplumla mücadeleye dönüştürüldü..
Bununla da kalınmadı..
23 ayrı dava tek bir dava da birleştirilerek anlaşılmaz, daha doğrusu işin içinden çıkılmaz hale getirildi..
Başarılı da oldular..
Dün kararlar açıklandı ama kimin neden mahkûm olduğu, kimin ne suç işlediği yine anlaşılamadı..
*
Yargı sürecinde bir başka şey daha oldu..
‘Özel yetkili mahkemeler devlet içinde devlet havasına soyundu.’
Bu saptama, bu sözcükler bana ait değil..
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ına ait.. Çıktığı bir televizyon programında; ‘haddinden fazla yetki alanı doğurduğunu’ belirterek;
“Ve ben devlet içinde ayrı bir gücüm, devletim. Ben Cumhurbaşkanı’na varıncaya kadar hepsini istediğim anda buraya çağırırım. Bu da var ha... ve bunu da istedikleri gibi değerlendiriyorlar” demişti..
*
Sıkıntı yaratan da korku salan da adalete güveni zedeleyen de mahkemelerin bu tavrıydı..
Bırakın şüpheli olarak gözaltına alınanı..
Suçlanan da suçunu öğrenemedi.. Gizli dediler başka bir şey demediler..
İş o hale geldi ki; sonunda Başbakan bile rahatsız oldu..
Hatırlayın..
“Tutuksuz yargılanacağı halde maalesef tutuklu yargılanan insanlar var. Bu askerdir, bu gazetecidir, bu ne bileyim bir siyasidir. Yani bu insanların tutuksuz yargılanmaları mümkünken, niçin illa da bir tutuklu yargılanma yapılıyor. Yargıya güven ciddi manada artmışken şimdi azalmaya başladı” demişti..
*
Tutuklanmasını bile ağır bulduğumuz, tutuklanmasına bile anlam veremediğimiz insanlar dün müebbete mahkûm oldu.. 30 yıl, 20 yıl hapis yedi..
Bugün itibarıyla ana tablo budur..
Gerekçeli karar çıksın yine konuşuruz..