Önce şu soruya yanıt verelim.. Yayımlandığı kadarıyla Wikileaks belgelerine nasıl bakmalıyız..
Genel anlamda, Amerikalı diplomatların bulundukları ülkeler, o ülkelerin siyasetçileri hakkındaki değerlendirmeleri..
Türkiye belgeleri de öyle.. Yayımlananlara baktım; bir kısmı yorum, bir kısmı duyum, bir kısmı söylenti..
Mesela Erdoğan için çeşitli zamanlarda çeşitli yorumlar yapılmış.. Kişiliği analiz edilmeye çalışılmış..
Mesela eski ABD Büyükelçisi Edelman’ın yorumu var..
Erdoğan’ı nasıl gördüğünü yazmış..
Yazışmaların içinde, Başbakan için övgü dolu sözler de var, sert ifadelerle eleştiriler de..
Katılırsınız katılmazsınız, haddini aşmış dersiniz, kızarsınız kızmazsınız, son tahlilde yorumdur..
Yorum sansürlenir mi?
Maalesef sansürlendi.. Onu bile yaptık!.. Devletin resmi ajansı tarafından sansürlendi.. Başbakan için olumlu sözler yayımlandı, olumsuz ifadelerin üstü çizildi, yayımlanmadı..
Hem de bu devirde..
Tek parti dönemi gibi..
Bu kargaşada görmezden gelinmemesi gereken bir durumdur..
Sen istediğin kadar sansürle.. İnternet var.. İsteyen şakır şakır öğreniyor..
Sonra adam kendileri için Başbakan yorumu yazmış göndermiş.. Bizden neyi gizliyorsun.. Bizden neyi saklıyorsun..
Bunda alınacak ne var..
Yorum..
10 kişiye sor, en az beş tane Başbakan yorumu çıkar..
Herkesin Başbakan’a bakışı farklıdır..
O bakışın yüzde yüz doğru olduğu anlamına gelmez ki..
Benim yorumum başkadır, sizinki başkadır.. AKP’linin başkadır, CHP’linin başkadır.. Amerikalı elçinin başkadır, Fransız’ın başka, Alman’ın başka..
* * *
Devletin resmi ajansı bu yazışmaları önemsemiyorsa hiç yayımlamasın..
Öyle bir çarpıtarak yayımladılar ki; okuyan vay be der, Amerikalılar bizim Başbakan için ne güzel şeyler düşünüyormuş.. Ne övgüler yazmışlar..
Diyen de oldu..
Eski Dışişleri Bakanı AKP Milletvekili Yaşar Yakış dedi.. Televizyona çıktı, Erdoğan hakkında yazılanlar için biz yazdırsak bu kadarını yazdıramazdık dedi..
Onayladı, alkışladı!..
Belli ki devletin resmi ajansının geçtiği metni okumuş.. Komik oldu tabii..
* * *
Sansür iyi bir şey değildir..
Demokratik ülkelerde ayıptır..
O yanlışı biz de yaptık
Cumhurbaşkanı Gül, İsviçre gezisini değerlendirirken minare konusunda mahcuplar tabii ama halk böyle karar vermiş yapacak bir şeyleri yok demiş..
Çünkü yapılan baştan yanlıştı..
Ama o yanlışı biz de yaptık..
Temel hak ve hürriyetler, özgürlükler, inanç ile dinlerin buyrukları referanduma sunulur mu?
Sunulmaz..
İsviçre minareyi oya sundu, yasak çıktı..
Müslümanların kutsal mekânı oylandı!. Müslüman olmayanlar da oy verdi..
* * *
Biz de 12 Eylül’de temel hakları oya sunduk.. Mesela ey çiftçiler, işçiler, işsizler.. Ey esnaf, ey zanaatkâr hadi karar ver, memurun sendikası olsun mu olmasın mı dedik..
Çok yanlıştı..
Çünkü biri de çıkar tersini sorar.. Bazı hakları geri almak için referanduma gider..
O yol açılmaya görsün..
Ayrı yaşam ayrı mekâna örnek: Belediye lokantası
Dün ayrı mahalle ayrı yaşam başlığıyla Türkiye fotoğrafı çektim..
Özeti şuydu: Muhafazakârla radikal aynı sokağı paylaşmaktan rahatsız.. Farklı kültürler aynı mahallede yaşayamıyor.. Herkes kendi gibi yaşayanlarla birlikte olmayı tercih ediyor.. Referandum haritası aynı zamanda kültürel bloklar haritasıdır..
* * *
Bunları dedim, tahmin edeceğiniz gibi çok sayıda mail aldım.. Yazıya ilgi gösterenler, aynı sokağı paylaşmaktan rahatsız oluyorlar diyorsun ya örnek ver diyorlar..
Vereyim..
Mesela belediyenin işi olmamasına rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Florya’ya, Salacak’a, Haliç’e, Boğaz’a çok sayıda lokanta açtı.. İçkisiz balık lokantaları zinciri oluşturdu..
Niye mi?
Kendilerine oy veren muhafazakâr, mutaassıp kesim yararlansın diye..
Söyledikleri şu; o kesim yan masasında içki içilen mekânlarda olmaktan rahatsız oluyor..
Yani aynı lokanta bile paylaşılamıyor.. Kimse, ‘o içerse içsin bana ne, günahı boynuna’ demiyor..
* * *
Alın size somut örnek.. Lokanta bile paylaşılmak istenmiyor..